Sayfalar

30 Kasım 2009 Pazartesi

Üstadı Kaybettik

Bir süre önce kalp krizi geçiren Cumhuriyet Gazetesi yazarı Abdülkadir Yücelman 77 yaşında hayata veda etti. O başkalarına hakaret ederek değil fikir yazıları yazarak gazetecilik yapıyordu. Yakınlarının ve spor camiasının başı sağolsun. Toprağı bol olsun üstadın...

Didier Drogba

Bu sezonun başlangıcına kadar dünyanın en iyi santraforu kim diye soracak olsaydık alacağımız cevap genellikle Ibrahimovic ile Torres olurdu. Ama Ancelotti'nin Chelsea gelmesiyle birlikte Drogba inanılmaz bir form yakaladı ve tartışmasız şu anda dünyanın en formda santraforu durumunda. Dünkü Arsenal maçında da attığı 2 golle takımını galibiyete taşıdı. Özellikle atttığı frikik golü muhteşemdi. Dünkü gollerle ligde 13 maçta 11 gole ulaşırken şampiyonlar liginde de oynadığı 2 maçta 2 gol attı. Böyle oynamaya devam ederse de Chelsea'yi uzak ara şampiyon yapar ve şampiyonlar liginde de Barcelona ile birlikte en büyük favori durumuna getirir...

Dağ Fare Doğurdu

Aylardır futbol şöleni olarak geçecek diye beklediğimiz El Classico'da beklentilerimiz havada kaldı. Kısacası dağ fare doğurdu...
Maça gelecek olursak Real Madrid çoğu kişinin beklentilerinin aksine ezilmeden hatta daha fazla pozisyona girerek maçı tamamladı. Orta sahada yaptıkları pres ile Messi-Iniesta-Xavi üçlüsünü çok iyi durdurdular. İlk yarı boyunca tek bir pozisyon bile vermezken 2-3 kez de öne geçme şansını yakaladılar ama bir türlü son vuruşu yapamadılar. Maçın kırılma anları ise Ronaldo ile Higuan'in kaçırdıkları pozisyonlardı. Zaten Higuan kaçırdıktan hemen sonra Ibrakadabra işi bitirdi.
Maçın yıldızı tartışmasız kaptan Puyol'du. Net 3 pozisyonda inanılmaz müdahalelerde bulundu. Real Madrid'te ise özellikle ilk yarı Kaka çok iyi oynadı.

27 Kasım 2009 Cuma

Total Futbol Hayali


Rijkaard ve Neeskens Türkiye'ye ayak bastıklarından beri Galatasaray taraftarlarının bir çoğunda Galatasaray'ın total futbol oynayacağına ve Barcelona'nın Türkiye'deki versiyonu olan bir takıma dönüşeceğine dair büyük bir ümit ve inanç var. Ama gerçekçi olmak gerekirse Galatasaray'ın bu kadro yapısı ile total futbol oynaması ancak güzel bir hayal olur. Çünkü bu kadronun total futbolun gereksinimleriyle uzaktan yakından alakası yok. Galatasaray ne takım halinde savunma ve hücum yapabiliyor ne de kendi sahasında oyun kurup bol pas yaparak rakip takımı yorabiliyor. En basitinden düşünecek olursak Galatasaray'ın hücum hattında oynayan futbolcuların hiç biri savunmaya yardıma gelmiyorlar. 3 tane çok koşan orta saha ile oynamasına rağmen sırf bu yüzden verilen pozisyonun haddi hesabı yok. Ayrıca Kewell'ın oynadığı sol kanadı düşünecek olursak arkasında oynayan Hakan Balta'nın ne kadar aciz durumlara düştüğünü rahatlıkla görebiliriz. Tamam belki bu sene Hakan Balta çok formsuz ve güçsüz olabilir ama en az Hakan kadar Kewell da bu kötü performansdan sorumlu. Çünkü Avustralyalı hem savunmaya yardım etmiyor hem de Galatasaray hücuma çıkarken Hakan'ın önüne gelip top almıyor. Böyle olunca da Hakan top çıkarmak için hem daha fazla efor sarfetmek hem de hep uzun top oynamak zorunda kaldığı için attığı pasların çoğunluğu rakibe gidiyor. GS takım olarak savunma yapamadığı gibi hücumu da takım olarak gerçekleştiremiyor. Bir kere GS'nin Sabri-Servet-G.Zan-Hakan Balta geri dörtlüsü ve M.Sarp-M.Topal-Barış orta sahasıyla oyun kurmasının mümkünatı yok. Total futbolden bahsedenlerin çoğunluğu Barcelona'yı örnek gösteriyorlar ve Puyol'un bile bu kadar iyi bir savunmacı olmasına rağmen sırf topu oyuna iyi sokamadığı için Marquez iyileşince yedek kalması gerektiğini yazıyorlar. Ama Puyol bile yukarıda saydığımız yedi GS'li futbolcudan topu oyuna sokma konusunda çok daha başarılı. Bundan dolayı bu kadro yapısı ile total futbol GS için ancak hayal olur.
Bu geceye gelecek olursak GS sahaya 4-6-0 dizilişi ile çıktı ama bu çoğunlukla Arda'nın santrafor oynadığı 4-3-3 halini aldı ki bence bu takımda santrafor oynayacak en son adamlardan bir tanesidir Arda. Rijkaard madem Nonda'yı yedek bırakacaktı o zaman onun bölgesinde Kewell'ı oynatmalıydı çünkü bu kadro içerisinde o işi kıvırabilecek tek adam o. Hem böylece Arda'nın da rakip savunma içerisinde kaybolmasına izin vermemiş olurdu. Keita ise ceza sahası dışından vurduğu şut dışında neredeyse hiç görünmedi.
Forvet hattı böyle iken orta saha ve savunmanın durumu da bundan iyi değildi. Savunmada özellikle Hakan Balta ile Gökhan Zan felakettiler. Sabri'de eski günlerindeki gibi düzgünce pas ve orta yapabilmekten yoksun olduğu gibi sık sık da ileri çıktığı için savunmada bölgesini çok boş bıraktı ve bolca pozisyon verilmesine sebep oldu. Servet ise aynı Servet'ti. Attığı pasların yüzde doksanı isabetsizdi ve 1-0'dan sonra bolca ileri çıkarak rakip yarı sahanın daha da kalabalıklaşmasından başka bir iş yapmadı.
Herkes Elano'nun gelmesi ile GS'de çarklara çomak sokulduğunu ve işleyen sistemin bozulduğunu düşünsede ü bence sistem bozulması asıl Mehmet Topal'ın iyileşip kadroya girmesi ile yaşandı. Rijkaard'ın Topal'a ilk 11'de şans vermeye başlaması ile hem o vakte kadar çok iyi maçlar çıkaran M. Sarp ile Ayhan'ın performanslarında inanılmaz düşüşler yaşandı hem de GS hücuma çok yavaş çıkmaya başladı. Böyle olunca da hem Galatasaray pozisyon bulmakta sıkıntı yaşadı hem de kendi kalesinde daha fazla pozisyon vermeye başladı.
Bu dizilişler veya oyuncuların bireysel performanslardan ziyade Galatasaray'da asıl sorgulanması gereken futbolcuların neden bu kadar ruhsuzca mücadele etmiş olmalarıdır. Yoksa ne total futbolun ne de dizilişlerin ve oyuncuların bireysel performanslarının bir önemi yok. Önemli olan futbolcuların bütün güçlerini sahaya yatsıtmaları. Ama ne yazık ki GS'li futbolcular sakatlanma korkusu ile hiç bir ikili mücadeleye girmiyorlar. Rijkaard'ın çözüm bulması gereken ilk problem işte bu ruhsuzluk...

24 Kasım 2009 Salı

Büyük Futbolcular


Messi, Ibra ve Yaya Toure'nin olmadığı bir Barcelona'nın Inter karşısında bu kadar iyi oynayabileceğini ve maçı bu kadar domine edebileğini açıkcası düşünmüyordum. Maça Guardiola 4-3-3'ün soluna Pedro'yu sağına Iniesta'yı koyarak başlarken Henry'i ise mecburiyetten en ileri uçta oynattı. Orta sahayı da Xavi-Bousqets-Keita üçlüsünden oluşturmuş ki bu kadar eksikle başka da yapacak bir şeyi yoktu. Iniesta maça sağda başlamasına rağmen daha çok içeri kat ederek ve alanını Alves'e boşaltarak oynadı ki bu boş alanları Alves de çok iyi kullandı ve Xavi'nin ona attığı muhteşem pasları iyi değerlendirdi. Atılan ikinci gol tamamen Iniesta'nın alan boşaltıp yerine Alves'in geçmesiyle meydana gelirken bu golden önce Barcelona'nın yaptığı pası ben sayamadım.
Her ne kadar Messi ve Iniesta çok büyük yıldızlar olsalarda bana göre bu takımın en önemli oyuncuları Xavi ile Iniesta. İkisinden birisi olmadığı vakit Barcelona'nın pas trafiği inanılmaz olumsuz etkileniyor ve Barcelona'yı durdurmanın tek yolu geçen sene Hiddink'in yaptığı gibi bu ikilinin pas trafiğini minimuma indirmekten geçiyor.
Dünkü maça gelecek olursak ikiside muhteşem oynadılar ve Inter orta sahasını paramparça ettiler. Xavi'nin Alves'e attığı paslarla Iniesta'nın 2-3 kez rakibine attığı çalımları ben izlemeye doyamadım. Maçın sonlarında Chivu gibi bir oyuncunun Iniesta karşısında düştüğü durumu izlemek ise açıkcası içimi sızlattı. Chivu'yu Roma'da oynadığı dönemden beri takip eder ve çok beğenirdim ama dün gözümdeki imajı dibe vurdu.
Cesar'ın ikinci yarıda Xavi'nin kafa vuruşunu çıkarması ise inanılmazdı. Eğer kalede o değilde Valdes olsaydı kesinlikle golle sonuçlanırdı o vuruş...

23 Kasım 2009 Pazartesi

Tarihi Taksim Stadyumu (1923)



Hiçte fena değilmiş stadyumun görünümü...

22 Kasım 2009 Pazar

Yok Böyle Bir Maç # 2

Bu seneki 5-5'lik Lyon-Marsilya maçından sonra yok artık dedirten bir maç daha. Defoe'nin toplamda 5 gol attığı ve bunun ilk 3'ünü 7 dakika gibi kısa bir sürede gerçekleştirerek Premier Lig tarihinin en hızlı ikinci hat-trickine imza attığı maçta Tottenham evinde Wigan'ı paramparça etti. Defoe Alan Shearer ve Andy Cole'dan sonra bir maçta 5 gol atan ilk oyuncu olurken Tottenham'da 1995 yılında Manu'nun Ipswich'i 9-0 ile geçtiği maçtan sonra bir maçta 9 gol bulan ilk takım oldu.





Cumartesi Görünümü

Sunderland 1-0 Arsenal
Liverpool 2-2 Manchester City
Chelsea 4-0 Wolverhampton
Manu 3-0 Everton
Birmingham 1-0 Fulham
Hull City 3-3 West Ham


Sunderland kendi evinde iyi oynamaya devam ediyor ve dün ki Arsenal galibiyeti ile bu sene evlerinde 7 maçta 16 puana ulaştılar. Sunderland için galibiyetten daha önemli olan Arsenal gibi 11 maçta 36 gol atan bir takıma karşı kalesini gole kapatmaktı. Gerçekten çok zor bir işi başardılar ve 4.lük için olan iddialarını bir kez daha gösterdiler. Maçın tek golünü ise Darren Bent attı ki bence bu formuyla Bent Premier ligde bu yılın en iyi transferi ve daha şimdiden 10 gole ulaşmış durumda. Eğer bu form durumunu sezon sonuna kadar devam ettirebilirse 2010 Dünya Kupasında Rooney ile birlikte İngiltere hücum hattının en büyük silahı olacaktır.Bent hakkındaki daha önceden yaptığımız yorum için tıklayınız.


Liverpool ise Torres'siz kötü gitmeye devam ediyor. Dünkü maçta da öne geçmelerine rağmen beraberliği zor kurtaldılar. Yunan oyuncu Kyrgiakos bence Liverpool savunmasında oynayabilecek kalibrede bir oyuncu kesinlikle değil. İkinci golde SWP'si bu kadar kolay döndürmesi anlaşılır gibi değil. City cephesinde de durumlar pek iç açıcı değil. Dünkü beraberlikle üst üste 6. beraberliklerini aldılar ki bu cidden çok zor gerçekleştirilebilecek bir istatistik. Liverpool maçında City'i canlandıran oyuncu ise oyuna sonradan giren Tevez'di. Onun girmesiyle City çok iyi hücum etmeye başladı ve 8 dakika içerisinde iki gol buldu ama hemen bir gol yiyerek üstünlüklerini koruyamadı. Adebayor'un attığı kafa golü ise çok ustacaydı.

Lampard, Drogba, Ballack ve Deco'nun oynayamadığı maçta Chelsea Wolverhampton'u ilk 20 dakikada bulduğu 3 golle geçerek Premier Lig tarihinde 1000. galibiyetine ulaştı. Ancelotti Hiddink'den devraldığı düzeni oturmuş takımın üzerine daha fazla koyarak çok iyi bir seri yakaladı ve Chelsea son 12 maçtır ligde kendi sahasında hiç puan kaybetmedi. Şu an ki for durumlarıyla uzak ara şampiyonluğun en büyük adayı durumundalar ama gelecek haftaki Arsenal deplasmanları onlar için çok önemli.


Manu ise Everton karşısında 3-0'lık net bir skor elde etti. Fletcher'ın yukarıdaki resminde de görüldüğü gibi vole ile attığı gol ise tek kelimeyle muhteşemdi ve benim bu hafta şu ana kadar izlediğim en güzel goldü. Giggs'de 2. golde Carrick'e yaptığı asist ile yine kadar zeki ve değerli bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösterdi.
Ferguson hafta içi oynayacakları Beşiktaş maçında büyük bir ihtimalle rotasyona gidecek ve Obertan gibi yedek oyunculara şans tanıyacak. Umarım Beşiktaş'ta bundan yararlanabilir ve İngiltere'den 1 puan çıkarabilir ama bu iş gerçekten çok zor.
Manu'dan son bir haber verecek olursak İngiliz basınına göre Ferguson gelecek sene Van Der Sar'ın yerine CSKA'lı Igor Akinfeev'i transfer etmeyi düşünüyor ki bence de artık Akinfeev'in daha büyük bir takımda forma giyme vakti geldi geçiyor.


Real Madrid 1-0 Racing Santander
A.Bilbao 1-1 Barcelona
Tenerife 1-2 Sevilla
Deportivo 2-1 A.Madrid

El Classico öncesi İspanya'da zirve el değiştirdi. Real Madrid Higuan ile yine kazanmasını bildi ve gelecek haftaki Nou Camp'taki maça daha rahat çıkabilecekler. Barcelona ise Bilbao'da iki puanla birlikte hafta içi oynanacak Inter maçı öncesi Messi'yi de kaybetti. Şu anda işler Katalan ekibi için hiçte iyi gitmiyor. Eğer hafta içi Inter karşısında puan kaybederlerse Şampiyonlar Liginde gruptan dahi çıkamama riski ile karşı karşıya kalacaklar ki hafta sonunda da Real Madrid'i ağırlayacaklar. Guardiola'nın takımı için cidden çok kritik 2 maç.

Sevilla ise üst üste 3. galibiyetini alırken A.Madrid'te işler hala kötü gidiyor. Bu hafta da 90+5'de yedikleri golle Deportivo'ya mağlup oldular...


21 Kasım 2009 Cumartesi

Beşiktaş 3-0 Fenerbahçe


Mustafa Denizli maça savunmanın sağında İbrahim Toroman, ortasında artık alışılan ikili Sivok ve Ferrari, solunda ise İbrahim Üzülmez ile başlarken orta sahayı ise Fink, Ernst, Ekrem Dağ, Serdar Özkan ve Yusuf beşlisinden oluşturmayı tercih etmiş. Bobo ise tek forvet olarak oyuna başladı. Yani Beşiktaş'ın dizilişi 4-4-1-1 gibiydi. Ancak sağ ve sol açıklarda oynayan Ekrem ile Serdar Özkan'ın da hücum hattına sık sık destek vermeleriyle bu diziliş Beşiktaş hücumlarında 4-2-3-1 gibi bir hal alıyordu.
Fenerbahçe ise Beşiktaş karşısına Galatasaray maçındaki uyguladığı sistemin aynısı ile başladı. Daum ileri uçta yine Kazım ile başladı ama Galatasaray maçından farklı olarak Vederson'un yerine Santos'u (cezalı Bilica'nın yerinede Önder görev yaptı) ilk 11'de oynattı.
Maça Beşiktaş seyircisininde desteğiyle çok hızlı başladı ve ilk 10 dakika Fenerbahçe'yi bayağı sıkıştırdılar. 11. dakikada Beşiktaş ceza sahasına 9 orta yapmış iken henüz Fenerbahçe'nin tek bir ortası bile bulunmamaktaydı. Ancak bu dakikadan sonra Fenerbahçe Beşiktaş'ın baskısını kırdı ve maçı dengeye getirdi. Hatta ilk yarının sonunda da Alex'in frikiği ile öne geçmeye çok yaklaştılar ancak Alex direği geçemedi. Eğer bu pozisyon golle sonuçlansaydı strese girecek Beşiktaş'ın işleri epeyce zorlaşacaktı.
İkinci yarıya Mustafa Denizli çok doğru bir hamle ile başladı ve gol atma özürlüsü Serdar Özkan'ı oyundan aldı ve yerine Tello'yu takıma monte etti. Her ne kadar bu değişiklik Mustafa Denizli'nin bir başarısı olarak görünse de asıl sorgulanması gereken Tello'nun ilk 11'de oynatılmayıp yerine Ekrem'in sol açıkta görev yapmasıydı. Ancak ben eminim ki bu maçtan sonra Denizli yaptığı değişiklikler sebebiyle yazarlar tarafından yere göğe sığdırılamayacak. Her neyse maça dönecek olursak ikinci yarı ile birlikte Beşiktaş hem çok iyi oynamaya başladı hem de Emre Belezoğlu'nun sakatlanması ile orta sahanın kontrolünü tamamen ele geçirdi. Ki Emre'nin sakat sakat oynadığı anlarda orta sahadan Fink'in hücuma destek vermesiyle golü de buldular. Atılan bu golde en büyük pay sahibi ise İbrahim Üzülmez ile birlikte golü atan Fink'in karşısında oynayan Alex'ti. Emre'nin sakatlandığı bir anda savunmasına yardıma gelmesi gerekirken o orta saha çizgisi etrafında geziyordu.

Maçın kırılma anı ise kimsenin beklemedeği anda Bobo'nun sırtı dönük olarak topu alıp golü atmasıydı. Bu golden sonra Fenerbahçe moralmen dibe vurduğu gibi Emre'nin de sakatlanmasıyla orta saha üstünlüğünü tamamen Beşiktaş'a bıraktı. Beşiktaş bu dakikalarda istese çok daha farklı bir skor elde edebilirdi ama daha çok geride pas yaparak rakibinin üstüne gitmedi.
Maçın yıldızı ise tartışmasız İbrahim Üzülmez'di. İnönü'de ki 3-0'lık Barcelona maçından başka ben Üzülmez'in bu kadar efektif olduğu bir maç hatırlamıyorum. Hem ilk golde hem de son golde (3. gol bariz ofsayt) inanılmaz işler yaptı.
Maçın en kötüsü ise attığı frikik dışında hiç bir şey oynamayan Alex'ti. 90 dakika boyunca neredeyse ayağına top gelmediği gibi yenilen ilk golün en büyük sorumlularından birisiydi. Ayrıca Gökhan Gönül'de felaket bir maç çıkardı ve Üzülmez'in karşısında resmen ezildi.
Kazım'ın atıldığı pozisyonda yaptığı itiraz tamamen haksızdı çünkü top bariz bir şekilde taça çıkıyordu. İlginç olan ise yan hakemin ısrarla Kazım'ı atması yönünde Fırat Aydınus'u uyarmasına rağmen Aydınus'un Kazım'ı atmak istememesiydi.

14 Kasım 2009 Cumartesi

İspanya 2-1 Arjantin

İspanya-Arjantin maçı sanki bir hazırlık maçı değilde dünya kupası finali gibiydi. Öyle ki arada bir kanal değiştirip Dünya Kupası eleme maçı olan İrlanda-Fransa maçını izliyordum ama bu maçtaki gibi ne bir çekişme ne de bir sertlik vardı. Maça İspanya 4-5-1 düzeniyle başladı. Kalede 100. milli maçına çıkan Casillas, geri dörtlüde Ramos-Puyol-Pique-Capdevilla, orta sahada Bousqets-Xavi-Iniesta-Xabi Alonso-David Silva, ileride ise Torres'in yokluğunda David Villa oynadı. Bu beşli orta saha hem inanılmaz pres yapıp hem de çok iyi top çevirerek Arjantin'i kendi sahalarına mahkum etti. Özellikle ilk yarıda çok iyi oynadılar ve golüde buldular. İspanya'nın bu oyununda Maradona'nın da payı çok büyüktü. Çok yanlış bir kadro düzeni ile başladı maça (Allah'tan ikinci yarı hatalarının bir kısmından dönüş yaptı). Mesela ben Heinze'nin ve Gago'nun ilk 11 başlayacak seviyede oyuncular olduklarına inanmıyorum. Heinze'nin maç boyunca tek yaptığı İspanyol futbolculara tekme atmak oldu ki maçın bu kadar gergin geçmesinde en büyük pay sahibi ve olayları başlatan futbolcuydu. Galiba bir kaç gün önce Aceto'nun Heinze ve Maradona hakkında yazdıkları doğru ve Heinze bu takımda abisinin hatırına ilk 11 oynuyor. Yoksa ben başka bir açıklama bulamıyorum.
İkinci yarıya ise Arjantin daha derli toplu başladı. Bunda Maradona'nın yaptığı olumlu değişiklerinin yanı sıra İspanyol oyuncuların tekmelerden sakınmaya başlamalarıda etkili oldu. Nitekim Arjantin bu oyununun karşılığını hemen gördü ve penaltıdan Messi ile eşitliği buldu. Bu dakikadan sonra İspanya maçın kontrolünü yine tamamen kontrolü altına aldı ve maçı domine ettiler. Son dakikalarda gelen penaltı golüylede maçı 2-1 kazandılar. Xabi Alonso'da bir penaltının nasıl vurulması gerektiğini bizlere çok iyi bir şekilde gösterdi.
Özetleyecek olursak maçın genelinde İspanya topa hakim olan taraftı ve bolca pas yaptılar. Arjantin ise sadece İspanya'yı izlemekle yetindi. Ayrıca maç 1-0 devam ederken İspanya'nın verilmeyen 3 penaltısı vardı ki eğer bunlar verilmiş olsaydı tarihi bir fark ortaya çıkabilirdi. Tabi bu bir hazırlık maçı olmayıp resmi bir maç olsaydı Arjantin maçı en fazla 9 kişi tamamlayabilirdi ama hakem kırmızı kart göstermemek için büyük çaba harcadı. Benim sayabildiğim kadar Arjantin'de 9 yada 10 futbolcu sarı kart gördüler ki bu sayı Portekiz-Bosna Hersek maçı hariç oynanan diğer 3 Dünya Kupası eleme maçında gösterilen toplam sarı kartlardan daha fazlaydı.
Maradona bu tür ilginç kadrolarda ısrar ederse Dünya Kupasında en fazla ikinci turu görebilirler. İspanya ise benim Brezilya ile birlikte favori takımım. Torres ile birlikte çok daha etkili olacaklardır.


Brezilya 1-0 İngiltere

Aslında bu maç için anlatacak fazla bir şey yok. İngiltere'de Lampard, Terry, Ferdinand ve Ashley Cole yoktular. Birde maç Katar'da oynanınca hem futboldan anlayan bir seyirci topluluğu yoktu stadda hem de futbolcular yorgun ve sıcak iklime alışamamış durumdaydılar. Açıkcası maçtan beklentilerimin onda birisinin bile karşılığını alamadım. Benim açımdan maçın tek güzel yanı Elano'nun golde Nilmar'a yaptığı muhteşem asistti.

Dünya Kupası Elemelerinde alınan sonuçlar ise şöyleydi:
İrlanda 0-1 Fransa
Portekiz 1-0 Bosna
Rusya 2-1 Slovenya
Yunanistan 0-0 Ukrayna

12 Kasım 2009 Perşembe

Nba'de Haftanın Top 10'u # 2

Cudicini Ölümden Döndü



Tottenham'ın kalecisinin Londra'da motorsikleti ile bir arabaya çarptığı bildirildi. Hayati tehlikesinin olmadığı ama leğen kemiğinin kırıldığı söyleniyor...

Vassell Kaldığı Otelden Kovulmuş


Vassell Ankara'da kaldığı otelin ücreti Ankaragücü tarafından ödenmeyince kaldığı otelden gece yarısı kapı dışarı edilmiş ve bu olaydan sonra ayrılmayı düşünüyormuş. Demek ki neymiş kesin onunda sözleşmesinde yüklü miktarda tazminat var ve Gökçekler onu da bu yolla bıktırmaya çalışıyorlar. Türk futbolu daha çok çekecek gibi bu baba oğuldan.

Nani: Fergie kariyerimi alt üst etti

United'lı oyuncu Portekiz'de bir gazeteye verdiği röportajda Alex Ferguson'a fena sallamış. Röportajdan bazı satırbaşları şöyle:
  • Ferguson benim kariyerimi mahvetti ve bana verdiği hiç bir sözü tutmadı.
  • Beni Liverpool, Arsenal ve Chelsea gibi önemli maçlarda hiç oynatmıyor ve bu da beni çok üzüyor.
  • Ferguson'un oyucu seçimlerinde adaletli davrandığını düşünmüyorum ve ona olan güvenim iyice azaldı.
  • Ferguson oyuncularına herkesin gözü önünde bağırabilir ve bu durumdan hiç kimse kaçamaz. Bu konuda en çok Giggs ile Neville çektiler çünkü onların Fergusonla deneyimleri daha fazla.
  • Oynarsam çok iyi maçlar çıkarabilirim ama hiçkimse benim bir sonraki maçta forma giyebileceğime garanti veremez.
Bir de röportaj boyunca ısrarla takımdan ayrılmayacağını söylemiş ama bunca laftan sonra Ferguson onun kellesini alır...
Röportajın tamamı için tıklayınız

10 Kasım 2009 Salı

Enke Vefat Etti

32 yaşındaki Alman kaleci artık aramızda değil. Kısa bir süre önce kızını kaybeden Enke'nin bu acıya dayanamayıp intihar ettiğinden şüpheleniliyor. Toprağı bol olsun...

Ruhun Şad Olsun Atam!


Uyan Gazi Kemal uyan!.. Devletin devlete, insanin insana kullugunu yok etmek için uyan, uyan Gazi Kemal!..

8 Kasım 2009 Pazar

Yok Böyle Bir Maç


FTLyon [5 - 5] Marseille

3'[1 - 0]M. Pjanic


12'[1 - 1]
S. Diawara

15'[2 - 1]S. Govou


19'
J. Makoun


44'[2 - 2]
B. Cheyrou

47'[2 - 3]
B. Kone

53'
Cris


74'

M. Niang

79'[2 - 4]
Brandao

81'[3 - 4]L. Lopez


84'[4 - 4]L. Lopez (pen.)


85'
L. Lopez


87'

S. Diawara

Yok böyle bir maç...

Diyarbakırspor 1-2 Galatasaray

Son iki deplasmanını kalesinde 3'er gol golüp kaybeden Galatasaray için bu kadar eksik ile Diyarbakır maçının kolay geçmeyeceği belliydi. Bir de üstüne henüz 10. dakikada yenilen gol eklenince maçın zorluğu iyice arttı.
Rijkaard son maçlardaki dizilişini korudu ve sadece tek değişikliği cezalı Mustafa Sarp'ın yerine Ayhan'ı oynatarak gösterdi. Böyle olunca Galatasaray yine rakibine çok az pozisyon (hatta sadece 2 pozisyon verdi) ama daha ilk pozisyonda yenik duruma düştü. Yenilen golde kademe hatası yapan Ayhan ile yerini kaybeden Hakan Balta'nın hataları büyüktü. Ama pozisyonun öncesini takip edecek olursak Mehmet Topal ilk 10 dakikada 3 kez Kewell'a pas atmak isterken hep topu kaptırdı ve 3. kaptırışı gol ile sonuçlandı. Gerçekten Mehmet Topal ayarındaki bir futbolcunun aynı pası 3 kez atamamasını anlayamıyorum. Rijkaard bunu da geliştiremez ki. Ayrıca Leo Franco'nun da golde iyi yer tutamadığı bir gerçek.
1-0 dan sonra 30. dakikaya kadar Galatasaray oldukça bocaladı. Bu bocalamada Diyarbakır'ın oynadığı sert futbolun ve hakeminde buna göz yummasının da etkisi vardı. Ancak bu dakikadan sonra özellikle Kewell'ın oyuna ağırlığını koymaya başlaması ile Galatasaray baskı kurmaya başladı ve gol adeta geliyorum dedi. Atılan golden bahsederken Sabri'den bahsetmemek olmaz. İnanılmaz gelişimi devam ediyor. 90 dakika boyunca hiç yorulmadan hem savunmada hem de hücumda çok iyi oynadı. Gol vuruşu da kusursuzdu. İnşallah böyle oynamaya da devam eder.
İkinci yarının başlarında da daha derli toplu bir Galatasaray vardı. Oyunun kontrolünü tamamen ele geçirdiler ve Arda ile golü bulmakta da gecikmediler. Bugün Arda üzerindeki moral bozukluğunu atmış gibiydi. Sevmediği sağ kanatta oynamasına rağmen çok istekliydi ve çok mücadele etti. Özellikle bir kaç pozisyonda karşısındaki rakiplerini çok iyi ekarte etti ve eski günlerine döneceğinin sinyalini verdi.


2-1 den sonra tam Galatasaray rahatlamışken Barış çok gereksiz bir sarı kartla ikinci sarısını gördü. Ancak bu dakikadan sonra Rijkaard Nonda'nın yerine Linderoth'u aldı ve 4-3-1-1 dizilişine döndü. En ileri uca Kewell'ı ve arkasına da Arda'yı koydu. Orta sahayıda Ayhan, Topal ve Linderoth ile ısıran bir üçlüyle sağlama aldı ki yaptığı bütün bu hamleler çok doğruydu. Doğru hamlelerin karşılığını da yaklaşık yarım saat 10 kişi oynamasına rağmen kornerden gelen bir pozisyon haricinde Diyarbakırspor'a pozisyon vermeyerek gördü.
Baros'un, Keita'nın ve Sarp'ın olmadığı, geriye düşmesine ve yarım saat 10 kişi oynamadığı deplasman maçını kazanması Galatasaray için çok önemliydi. Her şeyden önemlisi ise Arda'nın tekrardan kendini bulmaya başlamasıydı.
Hakem hakkında konuşmak istemiyorum ama görüldü ki hafta içi Diyarbakırspor başkanının yaptığı hakemler hakkındaki konuşmalarından oldukça etkilenmiş. Gözünün önünde Tolga'nın Barış'ı topsuz alanda iterek yere düşürdüğü pozisyonda kırmızı kartı gösteremedi ve maç boyuncada Diyarbakırspor'un sertliğine göz yumdu. Demek ki neymiş maçtan önce takımını sahaya çıkarmamakla tehdit edeceksin federasyonu ve hakemlerin kendi lehine düdük çalmasını sağlayacaksın.

Ortalık Karışacak Yine

Veysel-Necati'den sonra şimdi de bu foto çıktı...Ya bu futbolcular sevinmeye bilmiyorlar ya da ...

Ibrakadabra

7 Kasım 2009 Cumartesi

nba'de dün gece top 10



Günün en iyileri:
Kobe Braynt (Los Angeles): 41 sayı
Brendan Haywood (Was): 19 ribaund
Chris Paul (New Orleans): 18 asist
Danny Granger (Indiana): 4 top çalma
Roy Hibbert (Indiana): 5 Blok

Trabzonspor 0-2 Beşiktaş


İki felaket hocanın çalıştırdığı takımların mücadelesi hocalarına rağmen oldukça zevkliydi. Trabzonspor ilk yarının tamamını domine etti ama beceriksiz forvetleri nedeniyle golü bulamadı. Mustafa Denizli ilk 45 dakikadaki takımının rezalet oyunundan devre arası ders çıkardı ve birazda şansıyla maçı ikinci yarıda kazanmasını bildi. Denizli hala bu Tabata'da niye bu kadar ısrar ediyor anlamak cidden mümkün değil. Birde Uğur İnceman'ı oynatmıyor mu adamı deli ediyor gerçekten.
Bu iki hocayla Trabzonspor ve Beşiktaş'ın başarılı olmaları oldukça zor. Ayrıca ben bu iki takımımızında kadrolarınında yeterli olduğunu düşünmüyorum. Mesela ben Beşiktaş'tan Ferrari dışında hiçbir oyuncu alıpta Galatasaray yada Fenerbahçe'de oynatmam. Belki birazda Ernst. Ama diğer hiçbir futbolcu Galatasaray yada Fenerbahçe'de oynayamaz. Trabzonspor'dan ise bir tek futbolcuyu bile almam. Bunun için bu iki takımımızın işleri oldukça zor. Allah seyircilerine sabır versin...

6 Kasım 2009 Cuma

5 Kasım 2009 Perşembe

Dinamo Bükreş 0-3 Galatasaray


Her ne kadar D.Bükreş çok güçsüz bir takım olsada Galatasaray'ın bugün pozisyon vermeden net bir skorla sahadan galip ayrılması artık takımda bazı şeylerin rayına oturmaya başladığının bir göstergesi oldu. Rijkaard maça Sivasspor 11'ini aynen sahaya sürerek başladı ki çoğu kişi bazı oyuncuların dinlenmesini bekliyordu. Özellikle ben Kewell'ın dinlendirilmesini bekliyordum ama Rijkaard takım düzenini bozmak istemediğinden olsa gerek rotasyona gitmeye gerek duymadı.
Galatasaray maç boyunca çok fazla pas yaptı ve topun hep kendinde kalmasını sağladı. Tabi bunda en büyük pay sahibi D.Bükreş'in hocasıydı çünkü Galatasaray'ın savunmadan top çıkarmada yaşadığı sorunu sağır sultan bile duymuşken o buna yönelik hiçbir taktik geliştirmemiş ve oyuncularına Galatasaray'ı hep kendi sahalarında beklemelerine yönelik bir taktik vermiş. Maç 2-0 olduktan sonra biraz olsun ilerde basmayı akıl ettiler ama iş işten çoktan geçmişti.
Galatasaray'da Topal, Sarp ve Barış üçlüsünden oluşan orta saha iyice oturmaya başladı ve rakibe çok iyi baskı uyguluyorlar. Ayrıca özellikle Barış rakip ceza sahası içinde bolca görünüyor ve tehlikeli ataklarda pay sahibi oluyor (her ne kadar son hamlelerde oldukça sıkıntı yaşasada). Orta sahada bu üçlü oynayınca geri dörtlüde oldukça rahatlıyor ve kanat oyuncuları Sabri ile Hakan Balta daha rahat hücuma katılabiliyorlar.
Nasıl Barcelona'da kanat bekleri hücuma kalktıklarında ön libero Yaya Toure savunma oyuncuları Puyol ile Pique'nin arasına girip savunmayı üçlüyorsa Galatasaray'da da aynısı uygulanmalı ve Sabri ile Hakan Balta hücumda iken M. Topal savunmaya yakın oynayıp savunmayı üçlemeli. Hem böylece savunma açıklarında azalma olur hem de Galatasaray hücumda +2 oyuncu ile oynar. Ayrıca kanat beklerinin hücuma bolca çıkmalarıyla ileri 3lünün sağında ve solunda oynayan oyuncular oldukça rahatlarlar ve daha efektif olabilirler.
Neyse tekrardan maça dönecek olursak Galatasaray bolca pas yaptığı maçta kilidi yine Kewell'ın golüyle açtı. Avustralyalı attığı gol ile ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösterdi. Hem topu önüne alışı hem de son vuruşu muhteşemdi. Bence Türkiye'de Alex ile birlikte oyun zekası en gelişmiş oyuncudur Kewell. Oyun zekası demişken Sabri'den de bahsetmemek olmaz. Rijkaard ile birlikte her geçen gün daha iyiye gidiyor ve özellikle futbol zekasında büyük ilerleme kaydediyor. Sırf bu yüzden Rijkaard'ı tebrik etmek gerekir. Sabri bugüne kadar Fatih Terimle, Geretsle, Hagiyle, Feldkampla ve Skibbeyle çalıştı ama hiçbir zaman bu yıl gösterdiği ilerlemeyi gösteremedi. Hatta çoğu zaman ilerleme yerine gerileme gösterdi ve geçen sene kadro dışı bile kaldı. Demek ki Rijkaard Sabri'nin futbolunu bile bu kadar ilerletebiliyorsa gerçekten çok büyük bir teknik adam ve onun kıymetini bilmemiz gerekiyor.
Ama bence bugün Nonda'yı sahada gereğinden fazla tuttu ve sakatlanmasına engel olamadı. Sivasspor maçında ki gibi oyunu koparmışken onu maçtan almalıydı. Gördüğüm kadar da Nonda kasığından sakatlandı ve büyük bir ihtimal bu haftaki Diyarbakırspor maçında oynayamayacak (umarım ben yanılıyorumdur).
M. Topal'ın da hakkını vermek gerekiyor. Oldukça güzel bir gol attı ve maç boyuncada savunmaya hep yardım etti. O da sezon başına göre ilerleme kaydeden futbolculardan.
İkinci yarıda Arda'nın karşı karşıya kaçırdığı pozisyonun hazırlanışı harikaydı. Galatasaray yaklaşık olarak 15 pas yaptıktan sonra bu pozisyonnu buldu. Aslında Arda'da fena vurmadı ama kaleci çok iyi refleks gösterdi.
Her ne kadar Galatasaray bugün iyi oynayıp net bir skor elde etmiş olsa da rakip takımın oldukça kötü olması bizi yanıltıyor olabilir. Bu galibiyet ile Galatasaray Avrupadaki son 10 deplasman maçından da yenik ayrılmamış oldu ve oldukça iyi bir istatistiğe ulaştı. Umarım devamı da gelir...

Bu da haftanın en iyi 10 hareketi

nba'de dün gece top 10



Bence en güzel hareketler Artest ile Ariza'nın karşılıklı eski takımlarına attıkları kritik 3lükler...

4 Kasım 2009 Çarşamba

2 Kasım 2009 Pazartesi

Zibidi Olan Biri Varsa O da Sensin


Galatasaray'a ağzının salyaları akarak küfreden Ercan Saatçi zibidi değil bu kaseti yayınlayanlar zibidi öyle mi büyük hekem yorumcusu Ahmet Çakar...Ortada zibidi olan biri varsa o da sensin...