Sayfalar

29 Nisan 2010 Perşembe

Tottenham Hamit'in Peşinde


Basınımızda Tottenham'ın Arda ile ilgilendiği konuşulurken bugünkü İngiliz basınında Tottenham'ın sözleşmesi bu sene sonunda Bayern Münih ile bitecek olan Hamit ile ilgilendiği ve eğer Tottenham şampiyonlar ligine gidebilirse Hamit'in de bu teklife sıcak baktığı konuşulmaya başlandı...

28 Nisan 2010 Çarşamba

Barcelona 1-0 Inter




Bir maç düşünün ki maçta deplasman takımı 26. dakikada 10 kişi kalıyor, ev sahibi 627 pas yaparken konuk takım 160 pas yapıyor, ev sahibinin topla oynama yüzdesi 75 iken konuk takımın yüzdesi sadece yüzde 25 te kalıyor ama maç sadece 1 farkla tamamlanıyor ve ev sahibi takım bu kadar muhteşem istatistiklere rağmen gol dışında sadece 1 pozisyon bulabiliyor. Gerçekten bunu başarabilecek Mourinho'dan başka bir hoca var mı bilmiyorum. Dün maçta Mourinho ne kadar doğru işler yaptıysa Guordiola'da o kadar yanlış kararlar verdi. Rakip 10 kişi kaldıktan sonra ben Henry'nin oyuna alınmayıp Jeffren'in oyuna alınmasına hiç ama hiç anlam veremedim. Ayrıca Milito'nun sol bekte oynamasıda felaket bir karardı. Demek ki bir sezonda 6 kupa alan hocalarda hata yapabiliyormuş...


Dünkü maçtan çıkaracağımız derslere gelecek olursak:
  1. Mourinho şu anda tartışmasız dünya futbolunun en iyi taktisyeni (bir o kadar da antipatik ve itici)
  2. Eto'o Ibrahimovic'ten çok daha iyi bir takım oyuncusu. Takıma faydalı olmak demek sırt ile pas vermek ya da tusubasa golleri atmak değildir. 90 dakika boyunca mücadele etmek ve gerektiğinde son adam olarak savunmadan top çıkarmak demektir. Eto'o dün hem ileri uçta, hem de orta sahanın sağında ve solunda oynayarak nasıl bir takım oyuncusu olduğunu gösterdi. Ibra ne mi yaptı?Hiç bir şey...
  3. Ibra hem Messi'nin hem de Barca'nın oyun stiline zarar veriyor. Bence seneye kesinlikle gönderilmeli ve yerine Rooney gibi bir santrafor alınmalıdır.
  4. Bousqets Barca'da oynayacak çapta bir oyuncu kesinlikle değil. Motta'yı attırdığı pozisyonda da numara yaptı ve yerdeyken de bir gözüyle hakeme bakması da bunun en büyük kanıtı.
  5. Barcelona'da sıkıştığında diğer takımlar gibi çirkefleşebiliyormuş. Hem seyircisiyle hem de oyuncularıyla dün hakemi çok fazla etkilediler hakemin hatalı kararlar vermesine sebep oldular. Ama Allah'ın sopası yok ki son dakikada Bojan'ın attığı golü hakem hatalı bir kararla iptal etti. Maçtan sonra sahayı sulamalarına ise yorum yok...
  6. Messi kapalı savunmalara karşı oynamakta büyük sıkıntı çekiyor. Geçen seneki Chelsea maçları ile bu turdaki Inter maçları buna en güzel örnekler. Tabi Guardiola'nın Messi'yi dünkü maçta sağ kanada hapsetmesininde bunda büyük bir payı vardı.
  7. Maradona > Messi
  8. Cambiasso > bütün önliberolar
  9. Pique'nin attığı golü Türkiye'de atabilecek bir santrafor yok. O dakikada nasıl bir soğukkanlılık o öyle. Helal olsun...

Bu fotoğrafta numara yaptığı çok belli oluyor...

27 Nisan 2010 Salı

Haftanın En İyi 5 Golü#2

24 Nisan 2010 Cumartesi

Takip Edilmesi Gerekenler#9: Adam Matuschyk


Podolski gibi Polonya'nın kuzey şehirlerinden Gliwice doğumlu Adam Matuschyk son haftalarda Bundesliga'da en çok göze batan oyunculardan bir tanesi. Hem defansif orta saha, hem de kanatlarda görev yapan 21 yaşındaki Polonyalı takımı Köln'de orta sahanın solunda görev yapıyor. En önemli özelliği ise sahip olduğu yüksek top tekniği. Bunun yanı sıra her iki ayağını da çok iyi kullanabilmesi onun en büyük artısı. Eğer kendini geliştirmeye devam ederse bir kaç yıla kalmaz Bayern Münih onu transfer eder. Ayrıca Manchester United'ın da Matuschyk ile ilgilendiği biliniyor ancak şu aşamada Köln'ün onu satmaya hiç niyeti yok. Aşağıdaki videoda Hoffenheim'a attığı iki çok güzel golü bulunuyor...


Carvalho, Ballack ve Galatasaray


Chelsea'de gelecek yıldan itibaren kadroyu gençleştirme operasyonunun yapılacağı ve Carvalho, Deco, Ballack, Joe Cole gibi oyuncularla yolların ayrılacağı konuşuluyor. Eğer böyle bir durum gerçekleşirse bence Galatasaray hem Carvalho'nun hem de Ballack'ın peşine kesinlikle düşmelidir. Carvalho her ne kadar topu oyuna sokmada çok çok iyi olmasada Servetle karşılaştırıldığında çok daha üst seviyede topla oynama yeteneğine sahip. Ayrıca çok daha iyi bir kesici ve savunmacı. Ballack ise bu sene Galatasaray'ın orta sahada bolca çektiği iç oyuncu sıkıntısını fazlasıyla çözebilecek bir oyuncu ancak onun yerine daha genç bir oyuncunun alınmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Tabi birde Ballack gibi bir oyuncu Türkiye'ye gelir mi o da ayrı bir soru işareti...

19 Nisan 2010 Pazartesi

Haftanın En İyi 5 Golü



Bence en iyisi Maicon'un Juventus'a attığı gol...

Mehmet Okur 8 Ay Yok


Denver ile olan Play-Off ilk maçında aşil tendonu kopan Mehmet Okur'un 8 ay sahalardan uzak kalacağı açıklandı. Böylelikle hem Dünya Şampiyonasını hem de gelecek sezonun çoğunu kaçırmış olacak. Umarım en kısa sürede sahalara döner ama bence kendini toplaması en az 1,5 yılını alır...

Robben Şov


Bayern Münih'in Hannover'ı 7-0 ile geçtiği maçta Robben hat-rick yaparken attığı goller akıllara ziyandı. Özellikle ilk goldeki vuruşuna hayran kaldım. Attığı bu 3 golle bu sezon ligde 14 toplamda ise 19 gole ulaştı hem de hazırlık dönemini Bayern ile geçirmemesine rağmen...Maçın videosu aşağıda...

18 Nisan 2010 Pazar

Fenerbahçe 1-0 Beşiktaş


Aslında bu maçta konuşulması gereken Mustafa Denizli'nin yine bildik saçmalıklarından bir tanesine imza atmasıydı. Tam 85 dakika boyunca takımı 3 ön libero ile oynatarak ve Holosko'yu yedekte bekleterek ne planladı çok merak ediyorum. Ama sahada öyle bir hakem vardı ki bunları konuşmamıza engel oluyor. Son yıllarda izlediğim en rezalet yönetimdi. Her pozisyon sonunda Fenerbahçeli oyuncular neredeyse hakemi döveceklerdi. Tabi bir de verilmeyen penaltı ile Bilica'nın yaptığı utanç verici hareketler vardı. Bu maçta tebrik edilmesi gereken tek kişi Aziz Yıldırım'dır. Son 5-6 haftada hakemleri ve federasyonu öyle baskı altına aldı ki hakemler Fenerbahçe aleyhine düdük çalamaz oldular. Yazık...

11 Nisan 2010 Pazar

Harika Paslar # 5: Yine Xavi...






Yine Xavi yine Xavi...

Real Madrid 0-2 Barcelona II Dağ Fare Doğurdu # 2


Maçtan önce Real'in kazanmaya daha yakın olduğunu düşünüyordum. Bir de ilk 11'ler belli olduktan sonra Iniesta'sız, Ibra'sız ve Abidal'siz Barca'nın işinin oldukça zor olduğuna inanmaya başlamıştım ancak Barca beni yine yanılttı. Yanılmamda Pellegri'nin de önemli bir payı vardı. Hem Gago tercihi hem hiç bir şey oynamayan Van der Vaart'a dakikalarca sabretmesi hem de Ronaldo'yu zayıf Maxvell'in karşısına koymayıp stoperlerin arasında eritmesiyle maça damga vuranlardan birisi oldu.


Maçın en ilginç yanı ise ilk yarıyı yenik kapatan Real Madrid'te Pellegri'nin oyuna müdahele etmesi beklenirken yerine her şey istediği gibi giden Guardiola'nın müdahelelerde bulunmasıydı. İlk yarıyı 1-0 önde kapatmasına rağmen Puyol'u sağ bekten sol beke, Dani Alves'i sağ dıştan sağ beke, Maxvell'i sol bekten sol dışa, Pedro'yu da sol dıştan sağ dışa kaydırarak neredeyse takımın bütün yapısında değişikliğe gitti. Eğer bu hamle tutmasaydı şimdi herkes Guardiola'nın yaptığı hatalardan bahsediyor olacaktı ama Barca kazandığı için şimdi herkes Guardiola'yı dahi ilan edecek. Futbol işte böylesine garip bir oyun...
Maçtan önce herkes Messi mi Ronaldo mu diye tartışıyordu ama dün göründü ki her ikisi de değil en iyisi Xavi... İki golde de attığı paslar muhteşem ötesiydi. Neredeyse hiç top kaybetmeden harika bir maç çıkardı yine...


Rijkaard mecburiyetten dolayı Arda'yı ileri uçta kullandığı maçlardan sonra oldukça eleştirilmiş ve hatta futbolu bilmemekle bile itham edilmişti. Ama dün göründü ki mecbur kalındığı vakit Messi'de en ileri uçta oynatılabiliyormuş. Aslında daha önce Arshavin'in de yeri geldiğinde Arsenal'de santrafor oynadıtıldığını bilmekte Rijkaard'ın yaptığı denemenin çok da hatalı olmadığını ve bu kadar eleştirilmesinin anlamsız olduğunu ortaya koyardı ama ne yazık ki futbolu en iyi yorumlayan kişi olarak gösterilen Rıdvan Dilmen'in bile Avrupa futbolundan bu kadar uzak olduğu ülkemizde bu tür beklentilerin havada kalmasını normal karşılamak gerekiyor galiba. Dün Dilmen yaptığı yorumlarla kendisini iyice rezil etti. Hele son dakikalarda üçlü averajı ne diye tartıştılar bir türlü anlayamadım...


Dünkü maçtan çıkardığım en büyük ders ise ne zaman bir maçı büyük beklentilerle beklesem o maç oldukça sıkıcı geçiyor (Barcelona-Arsenal maçları hariç). Sezonun ilk El Clasico'sunu da günlerce beklemiştim ancak maçın sonunda yine hüsrana uğrayıp dağ fare doğurdu diye yazmıştım. Dünkü maçta son yıllardaki en sıkıcı Real-Barca maçlarından bir tanesiydi...

8 Nisan 2010 Perşembe

Şampiyonlar Ligi Yarı Finalistleri


Manu-Bayern maçından önce Rooney'nin oynayamayacak olması nedeniyle Manu'ya tur için şans tanımıyordum ama hem ilk 11'de Rooney'i görmem ile hem de Ferguson'un çıkardığı 11 nedeniyle Manu'nun turu geçeceğine inanmaya başlamıştım. Bir de üstüne ikinci dakikada Gibson'un altıncı dakikada ise Nani'nin golleriyle maçın bittiğini ve Manu'nun artık maçı domine edeceğini düşünüyordum. İlk yarının sonuna kadar da maç Manu'nun üstünlüğü ile geçti ve 40. dakika 3-0'lık sonuçla girildi. Ancak ne olduysa bundan sonra oldu. Carrick'in hatasından kaynaklanan Olic golü ile birlikte Manu strese girdi ve maç tamamen Bayern'nin kontrolüne geçti. İkinci yarıya da Bayern çok iyi başladı ve %70'lik topa hakim olma oranına ulaştı. Üstüne birde sağ bekte harika oynayan Rafael'in çok acemice ikinci sarıyı görüp atılmasıyla Bayern iyice yüklenmeye Manu'da iyice geriye yaslanmaya başladı. Burada takdir edilmesi gereken Bayern'in bıkıp usanmadan top çevirip topu bir Ribery tarafına bir de Robben'in tarafına taşımasıydı. Bu sabır sonucunu en sonunda verdi ve Robben'in golü ile Almanlar turu geçmeyi hak ettiler.
Bu skor ile birlikte kupadaki son İngiliz takımıda elenmiş oldu ve 2002-2003 yılından bu yana ilk defa bir Şampiyonlar Ligi yarı finali İngiliz takımları olmadan oynanacak. Eşleşmelere gelecek olursak Barcelona-Inter mücadelesinden Barca'nın, Lyon-Bayern eşleşmesinden ise Bayern'in turu geçeceklerine inanıyorum. Ancak yine de Mourinho'nun ve Lyon'un ne yapacakları belli olmaz. Sürpriz bir finalde görebiliriz...

6 Nisan 2010 Salı

Newcastle United Yeniden Premier Ligde


Newcastle United 361 gün önce veda ettiği Premier Lige dün akşamki Sheffield United galibiyeti ile yeniden döndü. Bu yıl oynadıkları 41 maçta 26 galibiyet, 11 beraberlik, 4 yenilgi alarak ligin bitmesine 5 hafta kala 89 puan toplamayı başardılar. 4 yenilgiyi de deplasmanda aldılar ve şu anda Championship'te evinde kaybetmeyen tek takım durumundalar. Kaleci Steve Harper 41 maçın 40'ında 90 dakika görev yaparken sadece sezonun ilk maçında 45 dakika oynayarak takımın istikrar abidesi olurken takımın yıldızlarından Kevin Nolan'da 40 maçta görev yaptı ve attığı 11 golle takımını taşıyan oyunculardan oldu. Newcastle'ın en golcü oyuncusu ise 34 maçta 13 gol atan Andrew Carroll. Geçen sene Championship'i lider tamamlayan Wolverhampton'ın 90 puan topladığını düşünürsek Newcastle'ın henüz 5 maç varken topladığı 89 puanın önemini daha iyi anlayabiliriz.
Geçen sene Premier Lige veda eden bir diğer takım olan West Bromwich'in de yeniden yükselmesi neredeyse kesinleşmiş durumda. Bakalım seneye ne durumda olacaklar...

1 Nisan 2010 Perşembe

Valencia 2-2 A.Madrid



İzlemedim ama cidden harika maç olmuş...

Harika Paslar # 4: Xabi Alonso, Pique, Xavi



Bizim ligimizde oynayan savunma ve orta saha oyuncularına ders niteliğinde birbirinden güzel üç harika pas...Paylaşmamak olmazdı...