Sayfalar

31 Ekim 2009 Cumartesi

Steve Nash ve 20 asist


Steve Nash dün geceki performansı ile yine ne kadar iyi bir oyun kurucu olduğunu bir kez daha gösterdi bizlere. Golden State'i 123-101 yendikleri maçta 18 sayı, 6 ribaund ve tam tamına 20 asist ile maçı tamamladı. Rakip Golden State'in toplamda 16 asistte kaldığını düşünürsek Steve Nash'in bu 20 asistlik performansı gerçekten inanılmaz. Kesinlikle dün gecenin ve belkide bu haftanın en iyi performansıydı.
Tabi Steve Nash'in bu performansının yanı sıra Dwight Howard'ın da 20 sayı, 22 ribaundluk oyunu da gözden kaçacak gibi değil. Ama artık Dwight Howard bizi bu 20 küsürlük ribaund performanslarına oldukça alıştırdığı için onun dün geceki bu oyunu hiçte olağanüstü görünmüyor bizlere.
Adamım LeBron'da Minnesota karşısında dün gece yine iyi oynayarak 24 sayı, 9 ribaund ve 6 asistlik bir performans gösterdi ve takımının sezona üst üste 3 mağlubiyetle başlamasına engel oldu. Yukarıdaki fotoğrafta da en iyi yaptığı şeyi yapmakta.

Bu da dün geceki en iyi 10 hareket:


Mehmet Yıldız

Tipiyle ve gücüyle her zaman Wayne Rooney'e benzettiğim Sivassporlu Mehmet Yıldız'ın sakatlığının sanılanın aksine daha ciddi olduğu ve futbol hayatının bitebileceği söylendi Sivassporlu yetkililer tarafından. Umarım böyle bir şey gerçekleşmez ve Mehmet'te en kısa sürede sahalara döner. Yoksa hem bu çocuğa hem de Türk futboluna çok yazık olur.

30 Ekim 2009 Cuma

Fifa Dünyada Yılın Futbolcusu Adayları


Michael Ballack (Germany), Chelsea
Gianluigi Buffon (Italy), Juventus
Iker Casillas (Spain), Real Madrid
Cristiano Ronaldo (Portugal), Real Madrid
Diego (Brazil), Juventus
Didier Drogba (Ivory Coast), Chelsea
Michael Essien (Ghana), Chelsea
Samuel Eto'o (Cameroon), Inter Milan
Steven Gerrard (England), Liverpool
Thierry Henry (France), Barcelona
Zlatan Ibrahimovic (Sweden), Barcelona
Andres Iniesta (Spain), Barcelona
Kaka (Brazil), Real Madrid
Frank Lampard (England), Chelsea
Luis Fabiano (Brazil), Sevilla
Lionel Messi (Argentina), Barcelona
Carles Puyol (Spain), Barcelona
Franck Ribery (France), Bayern Munich
Wayne Rooney (England), Manchester United
John Terry (England), Chelsea
Fernando Torres (Spain), Liverpool
David Villa (Spain), Valencia
Xavi (Spain), Barcelona

Kimin kazanacağıda aşikar...

NBA Analizi#2

Favori takımlarından Denver Utah'tan sonra bu seferde deplasmanda Portland'a acımadı. Geçen sene takım oyunu için kendi atacağı sayılarda fedakarlık gösteren Carmelo bu seneye muhteşem başladı ve dün gece Utah'a 30, bu gece ise Portland'a 41 sayı attı. Tabi Billups'ta boş durmadı ve 22 sayı, 6 asist, 4 ribaund ile maçı tamamladı. Eğer bu Denver'ın Nene yerine daha sert ve iyi bir uzunu olsaydı kesinlikle Lakers'a kafa tutabilirlerdi ama şimdilik bu biraz zor görünüyor.
Dün gecenin bir diğer maçında ise Chicago Spurs'ü 92-85 ile geçti. Spurs'ta mazlum çocuk Duncan'ın 28 sayı, 16 ribaund'ı galibiyete yetmedi.
Bu da gecenin en iyi 5 hareketi:


Balon'dan Sonra Vole



İngiltere'de olmaz diye bir şey yok... Balon'dan sonra bunu da gördük...

29 Ekim 2009 Perşembe

Kim İstemez ki Oraya Düşmeyi


Şanslı çocukmuş be bu Brewer'da vesselam...

NBA Analizi#1

Cleveland: 91- Toronto: 101
Atlanta: 120 - Indiana: 109
Toronto: 101 - Cleveland: 91
Orlando: 120 - Philadelphia: 106
Miami: 115 - New York: 93
San Antonio: 113 - New Orleans: 96
Oklahoma City: 102 - Sacramento: 89
Memphis: 74 - Detroit: 96
Minnesota: 95 - New Jersey: 93
La Clippers: 107 - Phoenix: 109
Denver: 114 - Utah: 105
Golden State: 107 - Houston: 108
Boston: 92 - Charlotte: 59


Cleveland LeBron'un muhteşem oyunlarına rağmen sezona üst üste 2 mağlubiyetle başladı. Önce kendi sahasında Boston'a kaybettiler bu gece ise Hidayet'li Toronto'ya. LeBron ilk maçta 38 sayı-4 ribaund-8 asist-2 top çalma ve 4 blok oynarken, bu gece de 23 sayı-12 asist-11 ribaundluk bir triple-double performansı ortaya koydu ama her iki maçta da yenilgiye engel olamadı. Hidayet ise 34 dakika süre aldı ve, 3/7 saha içi isabeti ve 5/6 serbest atış oranıyla 12 sayı-7 ribaund-3 asist-3 blokla mücadele etti (bu ortalama performansın yarısını bile milli takımda gösteremedi). Her ne kadar Cleveland'ın oynadığı her iki takımda iyi takımlar olsa da bu iki mağlubiyet ilerisi için iyi sinyaller vermedi. Şimdilik O'Neal aşısı tutmamış gibi duruyor ama tabi bunları konuşmak için henüz çok erken.
Bir diğer temsicimiz Mehmet Okur ise Denver karşısında 13 sayı, 6 ribaund ile oynadı. Denver'da ise Carmelo Anthony 30 sayı-8 ribaund-5 asistle maça damgasını vururken, Chancey Billups da 25 sayı ile ön plana çıktı. Bence geçen sene Denver Billups ile Iverson'ı takas ederek yapılabilecek en iyi transferi yaptılar ve bu hamleden de halen oldukça fayda görüyorlar.

Boston Celtics önce deplasmanda Cleveland'ı 95-89 ile geçtikten sonra bu gece Charlotte Bobcats'i 92-59'luk skorla paramparça etti. Eğer geçen seneki gibi sakatlıklarla boğuşmazlarsa bu sene Doğu'nun şampiyonluğu için en büyük adaylar ki zaten Lakers'ın karşısında durabilecek tek takım gibi duruyorlar.

Dwight Howard ve her zaman için favori oyuncularımdan olan Vince Carter'lı Orlando Magic henüz 2. çeyrekte 23 sayılık farka ulaştığı maçta 76ers'ı rahat geçti. Howard 21 sayı 15 ribaundla oynarken Vince Carter 15 sayıyla geceyi tamamladı. Hidayet ile sözleşme uzatmayıp yerine daha az bir ücrete kontrat imzalayan Carter'ın getirilmesi bence kesinlikle doğru bir karardı. Tamam belki Hidayet geçen sene çok iyi bir performans ortaya koymuş olabilir ama her zaman için Carter çok daha büyük ve seyircilerin çok daha fazla seveceği bir oyuncu. Umarım sakatlık yaşamazda onu doyasıya izleriz sezon boyunca.
Houston ile Warriors'a ise üzülmemek elde değil çünkü Houston maça 8 sakat oyuncusundan yoksun çıkarken Warriors'da 6 sakat oyuncusu olmadan mücadele etti. Warriors 4 çeyreğin 3'ünde daha iyi oynamasına karşın sadece 3. çeyrekteki kötü performansları ile maçı kaybettiler. Allah her iki takımında yardımcısı olsun yoksa bu kadar sakat oyuncu ile 82 maçlık periyot kolay kolay bitmez.
Detroit geçen sene yaptıkları tarihi hatadan (Iverson-Billups takası) sonra bu sene önce Iverson'ı postalayarak sonra da Ben Gordon'u kadroya katarak bir nebzede olsa doğru olanı yaptılar. Memphis karşısında da bunun ilk meyvelerini aldılar ve Ben Gordon benchten gelerek 25 dakikada attığı 22 sayı ile takımına katkıda bulundu. Zaten iyi savunma yapan Pistons'ta RIP+Gordon ikilisi hücum yükünü taşıyacaklarmış gibi duruyorlar.

27 Ekim 2009 Salı

Alcorcon 4-0 Real Madrid

İkinci lig B takımlarından Alcorcon 4-0 ile Real Madrid'i paramparça etti. Bugün Madrid medyası Pellegrini'yi idam sehpasına oturtur artık.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Juande Ramos Yine Kovuldu


Zico'nun yerine 6 hafta önce CSKA'da göreve getirilen Juande Ramos FK Moskava yenilgisi sonrası takımdan gönderildi. Sevilla'da iken muhteşem işler başaran Ramos'un talihi Tottenham'a gitmesi ile yerle bir oldu. O günden sonra her gittiği takımdan kovuldu (bence Real Madrid'te başarılı olmuştu ve bunu hak etmemişti). Bakalım bundan sonra kariyerine nerede devam edecek...

25 Ekim 2009 Pazar

Dejavu!!!


Sanki her sene aynı filmi izliyoruz Şükrü Saraçoğlunda. Daha ilk 10 dakikada Galatasaray yaşayabileceği bütün olumsuzlukları yaşıyor. İlk olarak maçtan önce çıkan kavga ve sinirlerin iyice gerilmesi, sonrasında henüz 2. dakikada Baros'un sakatlanıp çıkması ve 10. dakikada gelen gol. Zaten 9 yıldır yenemediğin rakibine karşı hem daha oyunun başında yenik duruma düşer hem de en büyük gol ümidin sakatlanıp çıkarsa bu maçtan puan çıkarman mucizelere kalır.
Maça gelirsek Daum Galatasaray'ın savunmadan topu çıkarmada yaşadığı sıkıntıları bildiği için takımına devamlı ileri uçta basmalarını söylemiş ki bunda da oldukça başarılı oldular. Özellikle Kazım Galatasaray savunmasını çok fazla yıprattı ve inanılmaz mücadele etti. Galatasaray'da ise kendi sahasından top çıkarmada bel bağladığı oyuncu Ayhan inanılmaz kötü oynadı ve neredeyse her topu rakibe hediye etti. Galatasaray'ı bir türlü hücuma taşıyamadı ve ya topları ezdi yada sadece yanlara oynayıp takımını yavaşlattı. Özellikle skor 2-1'e geldikten sonra inanılmaz hatalar yaptı ama Rijkaard daha önce 2 oyuncu değiştirmek zorunda kaldığı için onu oyundan çıkaramadı. Bu maç benim gözümde Ayhan'ın dibe vurduğu maçtı. Tabi Galatasaray'ın bu sıkıntıları yaşamasında en büyük etkenlerden bir taneside ne Arda'nın, ne de Elano'nun kendi sahalarına gelip top almamalarıydı. Rijkaard'ın acilen bu savunmadan top çıkarma üzerine çözümler bulması gerekiyor ki artık bütün takımlar Galatasaray'a karşı önde basarak oynuyor.
Fenerbahçe'de bütün oyuncular çok iyi mücadele ettiler ve devamlı yardımlaştılar. Alex'de doğru zamanda doğru yerlerde bulunarak yine oyunu çözen adam oldu. Bir parantezde Roberto Carlos'a açmak istiyorum. 36 yaşında olmasına rağmen nasıl bir profesyonel ve yetenek olduğunu hem Keita'yı durdurarak hem de oyundan attırarak bir kez daha gösterdi.
Galatasaray'da iyi oynayan oyuncu yok gibiydi. Sadece biraz olsun Sabri fena oynamadı ama ilk gelen golün onun kanadından gelmiş olması onun bu oyununu gölgeledi.


Yukarıdaki fotoğraf bence maçın en kritik aynıydı. Henüz 2. dakikada Baros'un bu pozisyondan sonra sakatlanıp çıkması hem moralmen Galatasaray'ı yıprattı hem de Galatasaray'ın bütün oyun planını altüst etti. Ayrıca bu pozisyonda Emre Belezoğlu kesinlikle sarı kart görmeliydi ama hakem maçın henüz başı olduğu için bu kartı çıkarmaya cesaret edemedi.
Saracoğlu'nda her şey yine aynı şekilde gerçekleşti. Fenerbahçe daha ilk atağında golü bularak rakibini moralman bitirdi. Ayrıca seyircide devamlı olarak sahaya bir şeyler atarak Galatasaraylı oyuncuları oldukça sinirlendirmeyi başardı her yıl olduğu gibi ki bence Keita'nın atılmasında ve etkisiz kalmasında en büyük etken ilk yarıda başına isabet eden cisimdi. Bu yıl Saracoğlu tek fark vardı o da önceki yıllarda atılan cisimler sadece Galatasaraylı futbolculara ve teknik heyete isabet ederken bu sene ise bu listeye maçın yan hakemi ve yayıncı kuruluşun kameramanı da eklendi. Ama şu konuda Fenerbahçe kulübünü tebrik etmek gerekir ki o da futbolcularıyla, teknik heyetiyle ve seyircileriyle ne yapıp edip Galatasaray'ı her sene puansız gönderiyorlar.
Not:Fenerbahçe'nin attığı ilk golde Roberto Carlos ofsayttı ama yan hakem süzemedi...

Luis Suarez Atmaya Devam Ediyor


Suarez atmaya devam ediyor. Bugün Alkmaar'a attığı iki golle hem takımına 3 puan getirdi hem de ligde 11 maçta 15 gole ulaştı. Bu yıl toplamda ise Ajax forması ile 20 gole ulaştı. Seneye İspanya yada İngiltere'de görürsek kimse şaşırmasın...

Koray Gencerler ve Türk Hakemliği

Öncelikle Bursaspor'u İstanbul Büyükşehir karşısında aldığı 6-0'lık muhteşem galibiyet için kutlarım. Çok iyi oynuyorlar ve bugün itibariyle maç fazlasıyla ve averajla Galatasaray'ın önüne geçtiler. Gerçekten kolay bir başarı değil.
Ama dünkü Koray Gencerler ile yardımcılarının maç yönetimini görünce Türk futbolu adına çok üzüldüm ve bir kez daha bizim hakemlerimizin şampiyonlar liginde veya dünya kupası elemelerinde niye maç yönetemediklerini anladım. Gerçekten dünkü yönetim utanç vericiydi. Verilmeyen penaltılar, yanlış ofsayt bayrakları ve saçma sapan oyundan futbolcu ihraç etmeler. Ben maçın özetini izlerken çileden çıktım ki sahadaki futbolcular bu hakem 4'lüsüne iyi dayandılar. En çok da gözlemcinin Koray Gencerler'e kaç puan vereceğini merak ediyorum. Türk futbolundan bu gibi hakemler temizlenmedikçe ne yazık ki biz her maçtan sonra futbol yerine hakem hatalarını konuşmaya devam ederiz. Aynen şimdi Bursaspor'un güzel futbolu yerine Koray Gencerler'i konuşmamız gibi...

Cumartesi Görünümü

Chelsea 5-0 Blackburn Rovers
Burnley 1-3 Wigan
Tottenham 0-1 Stoke City
Hull C. 0-0 Portsmouth
Birmingham 2-1 Sunderland
Wolverhampton 1-1 Aston Villa

Chelsea Drogba'nın muhteşem oynadığı ve neredeyse her golde payı olduğu maçta Blackburn'ü sahadan sildi. Blackburn ise deplasmanda kazanamamaya devam ediyor ve bu sene deplasmanlarda 4'te 0'a ulaşarak deplasmanda puan alamayan Burnley ile birlikte iki takımdan birisi olmaya devam ediyor. Burnley ise kötü deplasman performansına karşın evinde oynadığı 4 maçıda kazanarak durumu bir nevi idare ediyordu ama dün Wigan gibi vasat bir takım karşısında bu serilerini de kaybettiler. Artık hem Burnley hem de Blackburn deplasmandan da puan çıkarmak zorundalar yoksa ligin sonunda büyük sıkıntı yaşarlar. Dünün sürprizi ise Stoke City'nin deplasmanda Tottenham'ı devirmesiydi. Modric'siz Tottenham hala bir türlü kendini toparlayamadı.




A.Madrid 1-1 Mallorca
Sporting Gijon 0-0 Real Madrid
Sevilla 0-0 Espanyol

Ronaldo'suz Benzema'sız Real'in puan kaybetmesi gayet doğal bence hatta savunmaları bu kadar problemliyken deplasmanda gol yemediklerine sevinmeliler bile. A.Madrid'e ise söylenecek söz bulamıyorum. Mallorca önce 28'de 1o kişi, sonra 52'de 9 kişi kalıyor. Forlan kazanılan 2 penaltıdan birisini gole çeviriyor ve tam 40 dakika 9 kişilik rakibe karşı 1-0 önde oynuyorsun ama 90+1'de gelen gole engel olamayıp sahadan beraberlikle ayrılıyorsun. Atletico'nun yeni hocası Flores'e ve seyircisine Allah sabırlar versin.


Inter 2-1 Catania
Sampdoria 4-1 Bologna

Inter Muntari ve Sneijder ile bulduğu goller ile yine ligde kazanmaya devam etti. Sampdoria ise ilk 25 dakikada bulduğu üç golle Bologna'yı darmadağın etti ve ikincilikteki yerini korudu. Bu performansları ile bu sene şampiyonlar ligine katılabilirler.



Bordeaux 3-0 LeMans
Boulogne 1-3 Monaco
Grenoble 1-2 Nancy
Nice 4-1 Lyon
Saint-Etienne 0-2 Valenciennes
Sochaux 1-0 Lorient
Rennes 3-0 Montpellier

Bordeaux geçen haftaki Auxerre mağlubiyetini unuttururken Lyon'un ligdeki düşüşü devam ediyor. Açıkçası hafta içi kazandıkları Liverpool deplasmanından sonra bu maçta zorlanmayacaklarını düşünüyordum ama yanılmışım. Sochaux ise Lyon galibiyetinden sonra bu haftada Lorient'i geçmesini bildi. Çoğu kişi Sochaux'un Mevlüt'ü PSG'ye sattıktan sonra bu sezon küme düşeceğini düşünüyordu ama şu ana kadar ki performansları ile düşme potasından oldukça uzaktalar.
Fransa'da asıl bomba haber ise PSG'li Giuly ile Mamadou Sakho'da domuz gribi virüsüne rastlanması oldu. Her iki futbolcuda tedavi altına alındılar ve bugünkü Marsilya maçında oynayamayacaklar. Demek ki bugünkü maçta Marsilya galibiyetine oynamak gerekiyor iddaada...

24 Ekim 2009 Cumartesi

Es-Es'ten muhteşem koreografi

N0t:Fotoğraf Ersin Düzen'den alınmıştır.
Bakalım bu akşam Fenerbahçe seyircisi de böyle bir koreografiye imza atabilecek mi?

23 Ekim 2009 Cuma

İddaa Tahminleri#7


Cumartesi için banko 3 maç:
290:Eskişehirspor-Beşiktaş ....... 1 ....... 2.90
192:Burnley-Wigan ....... 1 ....... 2.10
178:Hoffenheim-Nürnberg ....... 1 ....... 1.25

Toplam oran:7.61

2 haftadır dinlenmekte olan Eskişehirspor yorgun ve Sivok,Ferrari ve Ernst üçlüsünden yoksun Beşiktaş'a şans tanımaz. Banko 1.
Kendi evinde 4'te 4 yapan Burnley bu serisini devam ettirir ve son 3 deplasman maçını kaybeden Wigan'ı geçer. Banko 1.
Hoffenheim-Nürnberg maçı ise kupon tamamlamak için oynanabilecek ideal bir maç. Ama risk almak isteyenler handikaplı seçenekte Hoffenheim'a oynayabilirler...

Kapı Gibi Sedye


Extremadura-Badajoz maçında İspanyollar sedye bulamayınca futbolcuyu kapı ile taşımışlar:))) Demek ki bu tür ilginç buluşlar sadece bizim ülkemizde olmuyormuş...Akdeniz kanından kaynaklanıyor olsa gerek...

18 Ekim 2009 Pazar

Galatasaray 4-3 Trabzonspor

Elano'nun yedekte oturduğu ve Gökhan Zan'ın tekrardan takımdaki yerini aldığı maçın ilk 10 dakikasında inanılmaz baskılı bir Galatasaray vardı Ali Sami Yen'de. Rakip sahada yaptıkları pres ile Trabzonspor'un ileri çıkmasını engellediler ve Keita'nın çok iyi oyunuyla bordo mavilere kendi sahalarına hapsettiler. Bu süre zarfında Kewell'ın volesini kaleci Da Silva kurtarırken Gökhan'ın kafası direkten döndü. İlk 10 dakikadan sonra Trabzonspor oyunu yavaş yavaş dengelemeye ve Galatasaray ceza sahasında görünmeye başladı fakat bu sürede bir anda kalesinde de 2 gol gördü. İlk golde Sabri'nin yaptığı orta çok güzeldi ve zaten Sabri'de maç boyunca çok iyi bir performans sergiledi. Tam ilk yarı 2-0 bitecek derken Eskişehirspor'dan yenen golün nerdeyse aynısının yenmesiyle Galatasaray soyunma odasına rahat gidemedi. Hem Eskişehir maçında hemde bu maçta yenen kopya gollerin bence Rijkaard tarafından sorgulanması gerekir. Tamam şansızlığında payı var ama ardı ardına böyle yenen iki gol sadece şans faktörüne bağlanamaz. Bence futbolcuların bu duran toplardaki konsantrasyon eksikliği bu gollerin en büyük sebebi. İkinci yarının başında da Galatasaray yenen bu golün etkisindeydi hala ve bir türlü oyun kuramıyordu. Orta saha hakimiyeti tamamen Trabzonspor'a geçmişti ki Gökhan Zan ile Ayhan'ın ortak hatalarından kalelerinde bir de gol gördüler ve maçı iyice stresli bir ortama büründürdüler. Maç 2-2 iken Serkan Balcı'nın kaçırdığı gol maçın kırılma anıydı ve bu dakikadan sonra Rijkaard'ın oyuna müdahalesi geldi. Orta saha hakimiyetini tekrar eline geçirmek isteyen Hollandalı Barış'ı oyuna alırken Kewell'ı çıkardı ve maçı adeta çözdü. Bu dakikadan sonra bütün kontrol Galatasaray'a geçti ve 3 dakika içerisinde 2 gol bulunarak maç koparıldı. Maç boyunca Galatasaray'ın en etkili oyuncuları sağ kanatta oynayan Keita ile Sabri'ydi. Maç boyunca ikisi de inanılmaz çalıştılar ve Trabzonspor'un sol kanadını yerle bir ettiler. Her atılan golde payları büyüktü. Arda ise her ne kadar golde atmış olsa da bence yine kötü oynadı ve Barış oyuna girerken Kewell yerine o çıkmalıydı. Baros ise maç boyunca neredeyse hiç ortalarda yoktu ama önce Arda'ya yaptığı asistle sonra da bulduğu golle maçı koparan futbolcu oldu.
Fenerbahçe maçından önce Galatasaray'ın hem kendi sahasında oynamasına hem de 2-0 öne geçmesine rağmen 3 tane gol yemesi hiç de iyiye işaret değil. İkinci gol tamamen savunmadan top çıkarabilecek oyuncu bulunmaması nedeniyle yenilen bir gol iken birinci ile üçüncü golleri anlamak ise mümkün değil. Bu yenilen gollere kesinlikle bir çözüm bulunmalı yoksa Kadıköy'de işlerin Galatasaray'ın lehine gitmesi mümkün değil.

11 Ekim 2009 Pazar

Playboy Kapak Güzeli:Marge Simpson


...

Hindistan ve Formula


...

Takip Edilmesi Gerekenler # 3:Levan Kenia


18 Ekim 1990 tarihinde dünyaya gelen Schalke'li orta saha oyuncu Levan Kenia aynı zamanda efsane Gürcü futbolcu Georgi Kiknadze'nin yeğeni. Futbola Dinamo Tiflis'te başlayan Levan 1 yıl sonra Lokomotif Tiflis'e transfer oluyor ve burada yıldızının parlaması ile Schalke'nin dikkatini çekerek 2008 yılında Alman takımına transfer oluyor. Schalke'de önce B takımında görev yaptıktan sonra A takıma alınıyor ve ikinci yarılarda oyuna dahil oluyor. Şimdi ise Schalke'nin değişmez oyuncularından ve her maça ilk 11 başlıyor. Hücuma dönük orta saha oynayan Levan hem çok yaratıcı hem de topa iyi vurabilen genç bir yetenek ama fizik kapasitesini biraz daha geliştirmek zorunda. Onu en iyi efsane oyuncu Klaus Topmöller anlatıyor: "Daha önce bu yaşta böylesine üstün teknik yeteneğe sahip bir oyuncuya rastlamadım". Şu anda aynı zamanda Gürcistan Milli Takımında da oynayan Levan Almanlar tarafından geleceğin Messi'si olarak gösteriliyor. Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim...

10 Ekim 2009 Cumartesi

Takip Edilmesi Gerekenler # 2: Luis Suarez


Her ne kadar Ajax'ta oynadığı için bir çok kimse onun Ajax altyapısında yetiştiğini düşünsede işin aslı öyle değil. 24 ocak 1987 doğumlu olan Luis Suarez futbola ilk olarak Uruguay takımlarından Nacional de Futbol Klubü'nde başladı. Daha sonra bir yıllığına Groningen'e kiralanan Suarez burada yıldızının parlamasıyla 2007 yılında Ajax tarafından 7.5 milyon euro gibi ciddi bir rakama transfer edildi ve Huntelaar'ın Real Madrid'e satılmasından sonra Ajax'ın en büyük gol silahı oldu. Bu sezon ligde 9 maçta 12 gol ve 7 asistlik inanılmaz bir performans sergiledi. UEFA Avrupa Liginde de oynadığı 4 maçta 4 gol attı. Şu ana kadar elde ettiği bu istatistikler onun bu sene Avrupa gol krallığının en büyük adayı olduğunu gösteriyor (bence en az 30 gol atar bu performansıyla). Ayrıca forvet pozisyonu dışında sağ açıkta oynayabilen Suarez'e ödenen bonservisin ligimizde Tabata ve Mehmet Topuz gibi oyunculara ödenen bonservisler düşünüldüğünde ne kadar az olduğu görülecektir. Ben eminim ki Ajax bir kaç sene içerisinde Uruguay'lıyı çok daha yüksek bir ücrete satar ve yerine yine birisini bulur.

9 Ekim 2009 Cuma

Avram Grant İngiltere'ye Geri Döndü

Avram Grant futbol direktörü olarak menajer Paul Hart ile beraber çalışmak üzere Portsmouth'a ve İngiltere'ye geri dönüş yaptı. Bu demek oluyor ki bundan sonra Paul Hart kelle koltukta gezmek zorunda. Bir kaç aya kadar Avram Grant'ı menajerlik görevinde görürsek şaşırmam. Her ne kadar bir çok kişi onu tepeden inmeyle Chelsea'ye menajer olmasından dolayı yetersiz olarak görsede ben onu başarılı buluyorum. Belki hiç bir kupayı alamadı ama Carling Cup ile Şampiyonlar Ligini finalde kaybetti. Kim bilir o son penaltıda Terry'nin ayağı kaymamış olsaydı şimdi çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik...

İyi Futbolcu,Kötü Hoca vol.2:Roberto Donadoni

9 eylül 1963 doğumlu olan Roberto Donadoni futbolculuk hayatına Atalanta'da başlamıştır ve 1986 yılında Milan'a transfer olmuştur. Daha sonra Rijkaard ve Van Basten'in de katılımlarıyla efsane Milan takımında yer almıştır ve 6 scudetto, 3 şampiyon kulüpler kupası, iki kıtalararası kupanın kulbundan tutmuşluğu vardır (tabi bu takımda büyük kaptanFranco Baresi'yi unutursak ayıp etmiş oluruz). En büyük özellikleri yaptığı driplingler ile adrese teslim ortalarıydı. Günümüzde bile kanat beklerinin izlemesi gereken en büyük yıldızlardandır çünkü bir kanat beki nasıl oynamalı en iyi onun maçları izlenerek anlanılabilir. 1996 yılında ise Milan'dan ayrılarak ABD'nin yolunu tutmuştur ve bir yıl boyunca Metrostars takımının formasını giymiştir. Ama Milan ile olan ayrılığı fazla sürmemiştir ve tekrardan Milan takımına dönerek 2 yıl daha büyük başarılar kazandığı takımının formasını giymiştir. Milan formasıyla toplamda 285 maça çıkmıştır ve 18 gol atmıştır. Futbolu ise 2000 yılında Al-İttihad takımında bırakmıştır ki Milan seyircilerinin en çok üzüldüğü konulardan biriside jübilesini Milan'da yapamamış olmasıdır.
Ayrıca 63 kez İtalya Milli Takımının formasını giydi ve 5 gol attı.


Donadoni'nin teknik direktörlük kariyeri ise ne yazık ki futbolculuk kariyerinin yanından bile geçemez. Sırasıyla Lecce, Livorno, Genoa, tekrar Livorno, İtalya Milli Takımı ve Napoli takımlarını çalıştırdı ve neredeyse hepsinden istifa etmek zorunda kaldı. Özellikle 2008 Avrupa Şampiyonasında 2006'da Dünya Kupasını kazanmış olan İtalyan Milli Takımına oynattığı futbol tam bir felaket ve hayal kırıklığıydı. İtalya grupta Hollanda karşısında yaşanan 3-0 lık hezimete rağmen son anda şansının da yardımıyla gruptan çıksa da çeyrek finalde İspanya'ya elenerek evine erken döndü ve bu sonuç Donadoni'nin Milli Takım kariyerinin sonu oldu. Bu yılın başında ise Napoli'ni başına geçen İtalyan Teknik adam yine çok başarısız oldu ve 7 maçta sadece 7 puan alarak Serie A 'da görevine son verilen ilk teknik adam oldu.
Her ne kadar Milan taraftarları onu çok sevselerde şu anda bu kadar kötü durumda olmalarına rağmen (ligde 7 maçta ancak 9 puan toplayabildiler ve sadece 4 gol atabildiler) yine de onun Leonardo'nun yerine Milan'ın başına geçmesinden oldukça korkuyorlar ve forum sitelerinde Milan'ın hocası olmaması için dua ediyorlar.Varın gerisini siz düşünün...


7 Ekim 2009 Çarşamba

Bu Adam Hiç Akıllanmayacak Mı???

Hıncal Uluç her ne kadar sporun bütün dallarını bildiğini iddia etse de tek yaptığı iş olumsuz eleştiri yapmak ve birilerinin kellesini istemektir. Bu kelle istemeye olayını daha önce bir çok kez yaşadık. Adam sanki Türk futbolunda tek yetkili kişi. Kimin geleceğine ve gideceğine karar veriyor tek başına. Bundan yıllar önce Galatasaray teknik direktörlüğe Fatih Terim'i getirdiğinde hem Fatih Terim'e hem de Galatasaray'a demediğini bırakmamıştı ve Fatih Terim'in kellesini istemişti. Ama Fatih Terim bu eleştirilere 4 şampiyonluk ve uefa kupası ile cevap verdi. Daha sonra Mustafa Denizli Milli Takımda İrlanda ile eleme maçı oynarken yaptığı eleştiriler nedeniyle Mustafa Denizli tarafından "İçimizdeki İrlandalı" ilan edildi. Tabi bu listeyi daha da uzatabiliriz. Mesela Lucescu'yu korkak ve karizmatik değil diye eleştirmesi (Lucescu'nun hem Türkiye'de hem de Ukrayna'da ulaştığı başarılar ortada) ve Milli Takımı dünya 3.lüğüne taşıyan Şenol Güneş'i sırf karizmatik değil diye bütün turnuva boyunca Kazım Kanatla birlikte yerden yere vurması bu saçma sapan eleştirilerden bir kaçı. Şimdi de aldığı tek yenilgiden sonra Rijkaard'ı yerden yere vuruyor ve Go Home Rijkaard diye yazısına başlık atıyor. İşte Rijkaard için sarf ettiği bazı sözler:

* “Bu tokat Rijkaard’ı kendisine getirmezse gider. Gitmezse, gönderilmeli.”

* “Ya Frank Rijkaard futbolu bilmiyor ya da Süper Lig’i ve G.Saray’ı hiçbir şekilde ciddiye almıyor.”

* “Yahu sen başka şey bilmez misin? Aklın başka şeye basmaz mı? Bir maçtan ötekine başka şeyler düşünmekten aciz misin?”

* “Sen nasıl hocasın Rijkaard?”

Şu yaptığı yorumlarda elle tutulacak bir tek yapıcı yorum yok. Tamamı hakaretvari eleştiriler. Elbette bu saydığım futbol adamları da Rijkaard'da eleştirilebilirler. Hatta eleştirmeliler ki hatalarını daha kolay görebilsinler. Ama bu eleştiriler bu kadar saçma ve yıkıcı özellikte olmamalıdır. Rijkaard'ın tek bir yenilgi sonrası futbolu bilmemekle suçlanması ancak olsa olsa abesle iştigaldir ve hastalıklı bir zihniyetin göstergesidir...

6 Ekim 2009 Salı

Cheryl Cole

Ashley Cole şanslı futbolcu be...Neden en iyi sol beklerden bir tanesi olduğunu bu foto en iyi şekilde anlatıyor...

Takip Edilmesi Gerekenler # 1: Miralem Pjanic

2 Nisan 1990 doğumlu olan Bosnak futbolcu Pjanic Lyon'a 7.5 milyon euro'ya Metz'den transfer oldu ve Lyon'da Juninho'nun ayrılması ile birlikte hem onun 8 numaralı formasını hem de saha içindeki görevlerini devraldı. Henüz 19 yaşında olmasına rağmen teknik direktör Claude Paul ona güveniyor ve büyük sorumluluklar veriyor. O da bu seneki performansı ile ona güvenenlerin yüzünü kara çıkartmıyor. Özellikle duran topları kullanmadaki becerisi ile Juninho'dan çok şeyler öğrendiğini gösteriyor. Ayrıca oyun zekasıda her geçen gün gelişiyor ve bundan bir kaç yıl sonra avrupa'nın en iyi oyun kurucularından birisi olmaya aday. Ama yine de savunma yönü hala zayıf ve bu yönünü kesinlikle üst seviyelere çıkarmak zorunda.
Bu sene ligde 8 maçta görev aldı ve 1 gol+1 asist ile oynadı.Ama asıl faydayı şampiyonlar liginde ve elemesinde oynadığı maçlarda sağladı. Eleme maçında Lyon'un Anderlecht'i 5-1 ile bozguna uğrattığı maçta kilidi frikik golü ile açtı ve takımının rahat bir maç ve eleme geçirmesini sağladı. Şampiyonlar liginde ise kritik Fiorentina maçında takımını galibiyete taşıyan golü attı. Debrecen deplasmanında ise takımını adeta tek başına taşıdı ve 1 gol+2 asist ile oynadı.
Genç Boşnak oyuncu bence bu yıl en dikkat edilmesi gereken oyunculardan bir tanesi ve Lyon'un futbolcu pazarlama yeteneğini düşünürsek bir kaç yıla yüksek meblağlarla İngiltere ya da İspanya'ya gitmesi kesin gibi.

Not: Lyon'un dünya futboluna pazarladığı oyuncuların bir kaçı şöyle:
  • Karim Benzema: 35 milyon euro'ya Real Madrid'e
  • Michael Essien: 24.4 milyon pound'a Chelsea'ye
  • Eric Abidal: 20 milyon pound'a Barcelona'ya
  • Mahamadou Diarra: 17 milyon pound'a Real Madrid'e
  • Florent Malouda: 13.5 milyon pound'a Chelsea'ye
Listeye bakınca en büyük adayların Chelsea ve Real Madrid olduğu görünüyor:))

Martin Palermo




200. golede böyle bir gol yakışırdı...

4 Ekim 2009 Pazar