Bu kadar iyi oynanan 75 dakikadan sonra son 15 dakikadaki paniği ve geriye yaslanmayı aklım almıyor. Ama dün bir kez daha anlaşıldı ki bu takım farkı ikiye çıkaramadığı zamanlarda üzerinde büyük bir baskı oluşuyor. Önce Eskişehir, sonra Manisa, şimdi de İBB maçlarında gelen son dakika golleriyle alınan 1-1'lik beraberlikler ve uçan 6 puan. Rijkaard'ın acilen buna bir çözüm bulması lazım yoksa Galatasaray böyle çok puan kaybetmeye devam eder.
Gelelim maçın analizine. Galatasaray dün tipik 4-3-3 dizilişi ile sahadaydı. Geri dörtlüde Sabri'nin yokluğunda Uğur-Mehmet Topal-Servet-Hakan Balta ile başladı Rijkaard. Orta üçlüde M. Sarp-Barış-Elano üçlüsü varken ileride ise sağdan sola Arda-Nonda-Kewell oynadı. Oyuncuların tek tek analizlerini yapacak olursak:
-Sabri'nin yerine oynayan Uğur çok istekliydi ve devamlı hücuma destek oldu. Maç boyunca çok çalıştı ama ortalarının çoğu isabetsizdi. İlginç olan ise bu kadar başarısız ortalar yapmasına rağmen Kewell'a golü attırmasıydı. Ayrıca Elano'yada çok iyi bir orta yaptı ama Brezilyalı çok şansızdı bu pozisyonda.
-Mehmet Topal ve Servet'e fazla iş düşmedi maç boyunca ama topu oyuna sokmakta oldukça sıkıntı yaşadılar. Bu ikili açısından tek sevindirici gelişme ise Gökhan Zan'ın yerine oynayan Mehmet Topal'ın daha sağlam bir görüntü vermesi ve Servet'in ileriye saçma sapan çıkışlar yapmamasıydı.
-Sol bekte oynayan Hakan Balta ise önceki maçlara göre daha derli topluydu ama hücuma katkısı halen sıfıra yakın düzeyde. Ben bu sene boyunca Hakan'ın sıfıra inip de bir orta yaptığını hatırlamıyorum. Tabi bunda Hakan kadar önünde oynayan Kewell'ında sorumluluğu oldukça büyük çünkü Kewell devamlı içe kaçarak oynadığı için Hakan'ın önü hep boş kalıyor ve hem hücuma çıkarken pas atacak adam sıkıntısı yaşıyor hem de savunmada oldukça yıpranıyor.
-Orta üçlüye gelecek olursak M. Sarp yine her zaman ki gibi çok çalıştı ve mücadele etti. Yine sürpriz gol çıkışlarında bulundu ama topu ileri çıkarmakta oldukça zorlandı. Devamlı geriye oynamak zorunda kaldı ve takımı yavaşlattı. M. Sarp'ın yanında sağ iç gibi oynayan Barış ise koşmaktan başka hiç bir şey yapmıyor. Attığı pasların yüzde 90'ı isabetsiz. Pas yeteneği bu kadar yetersiz olan bir orta saha oyuncusu daha bulmak oldukça zordur herhalde. Maçın sonunda Ayhan ile girdikleri bir pas alış-verişi vardı ki sinirden çıldıracaktım. Ayhan rakip ceza sahası yayı üzerinde topla buluştu ve kaleye şut çeğeceğine ya da içeriye oynayacağına 15 metre gerideki Barış'a topu attı. O da yoğun pas yeteneğiyle oyunu sağ kanada taşımak isterken topu taça attı ki bunden sonra bu ikiliye demediğim kalmadı. Ama sonuna kadar hak ettiklerini ve ikisinin de bu oyun zihniyetleriyle bu takımda yerlerinin olmadığı düşünüyorum.
-Sol içe yakın oynayan Elano ise geldiğinden beri en iyi oyunu oynadı. Hatta diyebilirim ki bence oyunun en iyi oyuncusuydu. 4-5 tane harika pas attı ama değerlendirecek adam olmadığı için hepsi boşa gitti. Ayrıca kendisinden beklenmeyecek kadar çok pres yaptı ve savunmasına yardım etti. Hem Pana maçında hem de dünkü maçta birer pozisyonda savunmanın en son adamı olarak kademeye girmeye çalışması ise onun oyunu iki yönlü de oynamaya çalıştığının bir delili aslında.
-Sağ dışta oyuna başlayan Arda sağ dış oynamaktan ziyade devamlı alan değiştirerek oynamayı tercih etti. Çok istekliydi ve iyi de oynadı ama çok da şansızdı. Şu da bir gerçek ki bu adam sağ kanatta oynamayı hiç sevmiyor ve ne zaman sol kanada yada ortaya geçse daha istekli ve daha başarılı oynamaya başlıyor.
-Kewell ise hep içe kaçarak oynuyor ki yine bu özelliği sayesinde golü buldu. Ama bu tür oynayınca sol kanat işleyemez hale geliyor ve Galatasaray sadece sağ kanattan hücum edebiliyor. Ne zaman ki Arda sola geliyor o zaman bu kanatta işlerlik kazanıyor. Rijkaard ya Kewell'ın bu özelliğini kabul edip hücumu tek yönlü oynamaya ve Kewell'ın içe girerek atacağı gollere razı olacak ya da onu yedek bırakıp Keita'yı sağda Arda'yı solda oynatacak. Tabi şu da mümkün, Nonda'yı yedek bırakıp Kewell'ı en ileri uçta oynatabilir ki bence Baros iyileşene kadar en ideal dizilişte bu olur. Çünkü Nonda hem çok yavaş kalıyor hem de hızlı pas aksiyonlarında bulunamıyor. Bu özelliklerine artı birde son vuruşlarda oldukça yeteneksiz.
-Kaleci Leo Franco'ya gelecek olursak kesinlikle kalede güven vermiyor ve Galatasaray çapında bir kaleci değil.
Galatasaray'ı takım olarak değerlendirecek olursak ilk 75 dakika oyunu rakip sahaya yıkıp bol presle rakibi sahasından hiç çıkarmadı. Özellikle de ikinci yarı çokca da pozisyon buldular ama son vuruşlarda bir türlü istenileni yapamadılar. Son 15 dakikada olanları ise ben bir türlü anlayamadım. Bu kadar iyi oynayan bir takım nasıl olurda bu kadar panikler ve geriye yaslanır aklım almıyor. Tabi bunda hakemle birlikte Rijkaard'ın da payı büyüktü. Elano ve Arda gibi top tutabilen adamları çıkarıp Ayhan ve Aydın'ı alması çok hatalıydı.
Hakem Hüseyin Göcek'e ise son 15 dakika bir haller oldu. Çaldığı bütün düdükler Galatasaray aleyhineydi. Hele Kewell'ın pozisyonunda verdiği aut kararını iyi niyetli bir hakemin vermesi mümkün değil. Galiba birilerinin sözlerinden oldukça etkilenmiş...
Galatasaray taraftarı gelecek olursak takımlarını doğru düzgünce desteklemiyorlar ve tek yaptıkları şey hakeme ve Fenerbahçe'ye küfretmek oluyor. Böyle taraftarlık olmaz... Onlarda bir an önce kendilerini toplamalılar.