Maç hakkında konuşup da Nani'den bahsetmemek olmazdı. Manu'ya geldiğinden beri oynadığı en iyi maçtı. İlk golde yaptığı hareketler akıl alacak gibi değilde. İkinci golde Rooney'e attığı pas ise tek kelime ile muhteşemdi...
31 Ocak 2010 Pazar
Bize Kaldı Yine Hüsran
Maç hakkında konuşup da Nani'den bahsetmemek olmazdı. Manu'ya geldiğinden beri oynadığı en iyi maçtı. İlk golde yaptığı hareketler akıl alacak gibi değilde. İkinci golde Rooney'e attığı pas ise tek kelime ile muhteşemdi...
Denizlispor 1-2 Galatasaray
Maça Galatasaray 4-5-1 dizilişi ile başladı. Savunmada Caner-Servet-Neill-Uğur, savunmanın önünde M. Sarp, içlerde Elano ile Emre Çolak, sağ ve sol dışta Barış ile Arda, ileri uçta ise Jo oynadı. Jo çok fazla güçlü bir oyuncu olmasa da hem çok gezmesi ile savunmanın dengesini bozuyor hem de çok hızlı ve teknik bir oyuncu. Özellikle ilk yarının sonunda Denizlili savunma oyuncusunu perişan ettiği pozisyonda ne kadar kolay adam gaçebildiğini gösterdi. Jo hakkında tek korkum Süperligin sertliğine dayanıp dayanamayacağı. Aynı korkuyu Dos Santos için de taşıyorum. Çünkü her iki oyuncu da sert oyuncular değiller.
Galatasaray'da en beğendiğim oyuncu Barış'tı. Hem ilk golün pasını verdi hem de çok mücadele etti. Arda'da ki düşüş ise gol atmasına rağmen devam ediyor. Yine çok top ezdi ve bir türlü efektif bir oyun sergileyemedi. Bence kaptan bu sene sonunda satılarak hem kulübe para kazandırılmalı hem de Arda'nın önü açılmalı.
Savunmada Neill ile Servet kusursuzlardı. Neredeyse hatasız oynadılar. Bence ara dönemde yapılan transferler içinde Galatasaray'a en fazla faydası dokunacak oyuncu hem tecrübesiyle hem de zekasıyla Neill olacak. Sağ bekte ise Sabri'nin yokluğu oldukça fark ediliyor. O olmayınca Galatasaray'ın sağ kanadının hücüm gücü oldukça düşüyor çünkü Uğur ileri çok fazla çıkamıyor, çıksa da iyi ortalar yapamıyor. Bugünde yenilen golde kademe hatası yapıp tutması gereken adamı kaçırdı. Caner ise her ne kadar istemediği mevkide oynasada hata yapmadı ve vasatın üzerinde bir maç çıkardı.
Leo Franco hakkındaki görüşlerim bu maç ile yine değişmedi. Bence oldukça vasat bir kaleci ve bir tek olsun maçı kazandıracak bir kurtarış yapamıyor. Hala Nonda'nın yerine Leo Franco'nun gönderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Nonda bu kadar formsuz olsa da en azından arada bir maç kazandırabiliyordu. Leo Franco'nun geldiğinden beri bir tek maçkazandırdığını göremedim. Bugün yenilen golünde çıkarılabilecek bir top olduğunu düşünüyorum ama Leo yine basiretsiz kaldı bu pozisyonda da.
Dos Santos hakkında yorum yapmak için erken ama bence ileri uçta oynayabilecek bir oyuncu değil. Onun en başarılı olduğu mevki sağ kanat ama o mevkiye de Keita gelecek. Belki maç içerisinde Keita ile yer değiştirerek oynayabilirler.
Sivasspor 1-5 Fenerbahçe
Semih'e gelecek olursak yine çıktı sahaya ve 2 golünü atıp galibiyeti getirdi. Özellikle ikinci goldeki top kontrolü ve vuruşu çok üst seviyedeydi. Kesin olan bir şey varsa o da Semih'in bu formayı Guiza'dan daha fazla hak ettiğidir...
28 Ocak 2010 Perşembe
Yıldıray Blackburn'de
27 Ocak 2010 Çarşamba
Dos Santos Galatasaray'da
26 Ocak 2010 Salı
Christopher Smalling Manu'da
Benitez Juventus Yolunda
Cabanas Vuruldu
25 Ocak 2010 Pazartesi
Milano Derbisi ve Mourinho Şov
Maça 4-3-1-2 dizilişi ile başlayan Inter'de E'too'nun yokluğunda ileri ikili de Milito ile Pandev görev yaptılar ve Milan'ı paramparça ettiler. Özellikle Pandev'e hayran kaldım. Milito'ya hem ilk golde attığı pas hem de ikinci yarının ortalarında attığı pas inanılmazdı. Eminim ki bu maçtan sonra Lazio yönetimi ve seyircileri kafalarını duvarlara vurmuşlardır böyle bir oyuncuyu bedelsiz olarak kaybettikleri için. Yalnız şunu da belirtmek gerekir ki hem Pandev hem de Milito birbirlerini çok iyi tamamlıyorlar. Birisinin yokluğunda diğerinden bu derece iyi bir performans beklemek hayal ürünü olur.
Eğer Sneijder henüz 25. dakikada atılmasaydı çok daha farklı bir skor da görebilirdik çünkü Inter inanılmaz rahat pozisyonlar buluyordu. Maçın kırılma anlarından birisi Sneijder'in gördüğü kırmızı iken diğeri ise ikinci yarının başında Ronaldinho'nun az farkla auta çıkan volesiydi. Eğer bu vole gol olsaydı Milan maçı kazanabilirdi.
Bu maçtan sonra Leonardo benim gözümden epeyce düştü çünkü henüz 25. dakikada 10 kişi kalmış rakibi karşısında yaptığı hamleler ya yanlıştı ya da geç yapıldı. En azından ikinci yarının başında forvet hattını çiftlemesi gerekirken o Gattuso'yu çıkarıp oyuna Seedorf'u aldı ve Borriello'nun Samuel ve Lucio arasında kaybolmasına göz yumdu. Huntelaar değişikliğini ancak dakika 80'e gelmişken ve skor 2-0 olmuşken akıl edebildi ama atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmişti.
Maçın benim açımdan güzel yanları San Siro'nun halı saha gibi zemini (Galatasaray maçından sonra göze inanılmaz hoş geldi), Beckham'ın ortaları ve bir kanattan diğerine attığı ayağa paslar ile maçın son dakikalarındaki Mourinho şovdu. Bu adam belki bir çok kişiye antipatik gelebilir ama futbola da ayrı bir güzellik kattığı bir gerçek.
Galatasaray 1-0 Gaziantepspor
Sağ kanatta oynayan Uğur ile Barış'ın hücumda hiç bir şey üretememeleri nedeniyle Galatasaray bütün ataklarını Caner'in olduğu sol kanattan geliştirdi. Hatta Hakan Balta'nın Caner'e fazla destek olamamasına rağmen Caner çok efektif bir maç çıkardı ve Galatasaray adına maçın en pozitif adamı oldu. Onun arkasında oynayan Hakan Balta ise her ne kadar hücuma fazla destek olamasada devre arasında fiziken daha güçlenmiş olarak döndü ki bu da Galatasaray savunması için oldukça iyi bir haber. Sağ kanadın işlememesini ise iki nedene bağlıyorum. Birincisi Barış'ın toplu oyunda oldukça yeteneksiz bir futbolcu olması ve iki pas yapamaması, ikincisi ise Uğur'un zeminden dolayı çok ürkek olmasıydı. Elano ve Arda'ya gelecek olursak bu zemine rağmen Elano gayet iyi oynadı ve bence Caner'den sonra takımın en iyisiydi. Ancak Rijkaard'ın onu çıkarıp Jo'yu oyuna almasını anlayamadım. Hatta değişiklik tabelasında Elano kendi numarasını gördüğünde yaşadığı şaşkınlıkta kameralara çok iyi yansıdı. Tamam rijkaard'ın Jo'yu alıp çift forvete dönmesini anlayabilirim ama sahada bu kadar kötü Arda ve Barış varken çıkacak oyuncu Elano olmamalıydı. Arda ve Nonda ise takımın tartışmasız en kötüleriydiler. Takımları adına top ezmekten başka hiç bir şey yapmadılar. Keita döndüğünde ve Jo takıma yerleştiğinde yedek kalması gereken iki oyuncu Nonda ile Arda'dır bence. Savunmada görev yapan Neill hakkında yorum yapmak için henüz çok erken ama benim gördüğüm kadarıyla Galatasaray'ın şu anki mevcut savunma oyuncularından topu oyuna sokma konusunda çok daha başarılı.
Dos Santos transferine gelecek olursak yapılacak böyle bir transferin ben akla mantığa uygun bir tarafını bulamıyorum. Hele bir de Caner bu kadar form tutmuşken bu transfer oldukça gereksiz olacaktır. Bence yapılması gereken orta sahaya M. Sarp'ın yanına topu oyuna sokma kabiliyeti yüksek bir oyuncu almak olacaktır. Umarım Dos Santos söylentisi Üstünel'in daha önceki transferlerde medyayı uyutmak için kullandığı taktiklerdendir.
24 Ocak 2010 Pazar
Sıra Robinho'da mı?
Sesleniş
Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım unutma bizi...
Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...
Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acımaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu, insanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık önlerine. sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Giresun'daki köylüler, sizin için öldük. Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğudaki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler sizin için öldük. Adana7da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi...
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komunist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşında emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha dik tutabilmekti bütün çabamız. bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler.
Vurulduk ey halkım unutma bizi...
Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eli değmemişti ellerimiz. bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
Asıldık ey halkım, unutma bizi...
Bizi öldürenler , bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi...Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi., hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi,unutma bizi,
unutma bizi...
25/08/1975 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nden
23 Ocak 2010 Cumartesi
Tevez-Neville
17 Ocak 2010 Pazar
Efsane Dönüyor mu?
16 Ocak 2010 Cumartesi
Cumartesi Görünümü
Manu ise her ne kadar Burnley karşısında 3-0 gibi net bir skor elde etmiş olsa da maç boyunca oldukça zorlandı. Özellikle durum 0-0 iken Burnley'nin kaçırdığı kontra ataklar gol olsaydı Manu sahadan büyük ihtimalle puansız ayrılırdı.
Liverpool ise Stoke deplasmanında hem Gerard ve Torressiz oynamasına hem de son dakikada gol yemesine rağmen bir puanı kurtarmayı başarmış. Ben maçı izleyemedim ama okuduğum maç yorumlarına göre Liverpool berbar bir futbol sergilemiş. Çanlar Benitez için için çalıyor...
İspanya'da ise Barcelona puan farkını açmaya başladı. Higuan'siz Real Madrid Bilbao deplasmanında 1-0 kaybettikten sonra Sevilla karşısına çıkan Barcelona maçın kilidini ikinci yarıda açtı ve 4-0'lık net bir skor elde etti. İkinci golde Xavi'nin Pedro'ya attığı ara pas ise muhteşemdi. Bu maçlardan sonra puan farkı 5 oldu. Sevilla ise kaybetmeye devam ediyor ve oldukça formsuz durumdalar.
İtaalya'da Inter yine puanı kılpayı kurtarmayı başardı. 2-0 geriye düştükleri Bari deplasmanında yeni transfer Pandev ile Milito'nun golleriyle 1 puanı almasını bildiler. Bu Mourinho çok şanslı adam vesselam ama Milan 2 maç eksiği ile 9 puan gerisinde Inter'in ve her hafta biraz daha yaklaşıyorlar. İnşallah Ronaldinho böyle oynamaya devam eder de İtalya Ligi'de eski tadını biraz olsun bulur...