Sayfalar

26 Mart 2010 Cuma

Avrupa Ligleri

Barcelona'nın geçen sene 6 kupa almasının yanında belki de gelmiş geçmiş en iyi futbol oynayan takım olması ve Fiorentino Perez'in buna karşı koyabilmek için II. Los Galacticos dönemini başlatmasıyla birlikte sezon başından beri bütün gözler İspanya Ligine çevrilmişti. Hatta Ronaldo, Kaka ve Xabi Alonso gibi yıldızların İspanya'ya transfer olması ile İspanya Liginin İngiltere Premier Ligini kalite olarak geride bırakmaya başladığı düşünülüyordu. Nitekim sezon başından bu yana hem Barcelona hem de Real Madrid oynadıkları futbolla göz dolduruyorlar. Ancak bu seferde İspanya'da bu iki takım ile geriye kalan 18 takım arasında dağlar kadar fark oluştu. Öyle ki birinci Real Madrid ile üçüncü Valencia arasında daha şimdiden 18 puanlık fark oluştu. Hatta Real Madrid ile 8. sıradaki ezeli rakibi Atletico Madrid arasındaki puan farkı 34'e ulaştı. Durum böyle olunca insanlar Real Madrid ve Barcelona'nın maçlarını izlerken sadece Messi ve Ronaldo'nun maç sırasında neler yapabileceklerini takip ediyorlar çünkü hiç kimse rakip takımlardan sürpriz bir skor beklemiyor artık. Mesela dün akşam ki Getafe-Real Madrid maçını izlerken aklımda en ufak bir şüphe yoktu Real'in puan kaybedeceğine dair. Maçı izlemekte ki amacım tamamen Real'in üst üste 9 maçta 3 ve üzeri gol atmasıydı ve bu sayıyı 10 maça çıkarıp çıkaramayacaklarıydı. Yani tek merakım yine 3 golü geçip geçemeyeceklerine dairdi ki henüz ilk yarıda 4 gol atarak bu beklentimi de karşılamış oldular. Bu nedenle maçın ikinci yarısını izlemektense 24 izlemeyi tercih ettim.



İspanya Liginde gelişmeler böyle iken ligimizde heyecan her geçen yıl artmakta. Daha önceleri şampiyonluk 3 büyükler arasında geçerken son 3 yıldır anadolu takımlarıda şampiyonlukta iddialı duruma geldiler. Özellikle Bursaspor'un Galatasaray'a 5 puan, Fenerbahçe ve Beşiktaş'a ise 6 puan fark atması ve fikstür avantajınıda elinde bulundurması ligimiz ve futbolumuz açısından oldukça sevindirici bir gelişme. Hatta öyle ki İspanya'da lider ile 3. takım arasındaki puan farkı 18 olurken ligimizde bu puan farkı ancak lider Bursaspor ile sekizinci İBB arasında gerçekleşmiştir.

İngiltere'de ise kalite hala en üst seviyelerde. Manu-Chelsea-Arsenal üçlüsü şampiyonluk için mücadele ederlerken tam 5 takım (Tottenham-M.City-Liverpool-Aston Villa-Everton) lig 4.lüğü için yarışıyorlar.

Fransa Ligue 1'da ise Lyon'un hegemonyasına Bordeaux'un geçen sene son vermesiyle birlikte bu sene tam 6 takım (Bordeaux-Montpellier-Auxerre-Marsilya-Lille-Lyon) şampiyonluk mücadelesi veriyorlar.


Bundesliga ise bu sene bence tartışmasız en zevkli futbolun oynandığı lig durumunda. Hem şampiyonluk mücadelesi hem de kümede kalma mücadelesinde rekabet en üst düzeyde. Ayrıca neredeyse her sene farklı bir takımın şampiyon olması yada şampiyonluk mücadelesinde yer alması bu lige ayrı bir heyecan katıyor.

Avrupa Liglerinden bahsederken Steve Mclaren'in takımı Twente'nin domine ettiği Hollanda Liginden bahsetmemek olmazdı. Geçen sene Az Alkmaar'ın galiba tam 34 yıl sonra Ajax-PSV-Feyenoord dominasyonuna son vermesi ile birlikte bu senede Twente şampiyonluk yolunda emin adımlarla ilerliyor. Küme düşme potasında da tam 7 takım birbirleriyle yarışmakta.

Lafın kısası bütün liglerde bu yılla birlikte çekişme azami seviyeye çıkmışken sadece İspanya liginde geriye doğru bir gidiş var...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder